Bölüm Dört

417 95 291
                                    

Bavulum arkamda tıkır tıkır yürümeye başladık. Arada bir bana baktığını hissediyordum ama hiç korkmuyordum ondan belki çok aptaldım böyle olduğum için , onunla gittiğim için kendi bir bilinmezliğe doğru giderken bana da bir bilet kesmişti sonuçta.

Geçtiğimiz sokaklardan birinin yeşil ağaçların sarmaşıkların arasında kalan mavi bir tabelası vardı : " Eylül Sokağı "

Diğerlerinden duygusal düşündüğüm için mi yoksa eylülün gerçekten şairane bir hüznü olduğu için mi bilinmez bu isim buruk hissettirdi. Eylül ,
ilkbaharın ilk ayrılığı sonbaharın ilk buluşmasıydı .

Eylülün bendeki bu sessiz hüznü ufukta görünen kalabalıkla son buldu .

Önce anlam veremedim , mahalle arası düğün mü oluyor yoksa sokak satıcısı mı gelmiş ?

Biraz daha ilerleyince kalabalık netleşti bu insan kümesinin hepsi çocuktu. İrili ufaklı bir sürü çocuk , arı gibi bir yerin içine giriyor sonra dışarı çıkıyorlardı.

Girdikleri bu yer bir dükkan mıydı...
Endişeyle yüzümü yanımda hiçbir şey yokmuş gibi yürüyen adama çevirdim , işaret parmağımla çocuk kümesininin olduğu yeri göstererek :

__ Bu senin dükkanın mı?

__ evet .

O an bu adamın geri zekalı olduğunu ya da başka bir rahatsızlığı olduğunu düşündüm. Başka bir açıklamadı olamazdı. Dükkanı bir karış boylu haydutlar tarafından yağmalanıyordu ama onun umrunda değildi.

Elimdeki bavul olduğum yerde kaldı o yavaş yavaş yürüyedursun ben dükkan sanki benimmiş gibi yokuş aşağı koşmaya başladım şu anda geri zekalı gibi görünen bendim .

Çocuklara ulaştığımda gördüklerim karşında gözlerim kocaman açıldı. Çocuklar , kucaklarına doldurdukları şekerlemeleri , börekleri dışarı çıkarıyor kocaman doğum günü pastalarını kremaları parmaklarıyla sıyıra sıyıra yiyorlardı, özenle yapılmış bu ürünler karınca sürüsünü andıran bu çocuklar tarafından süpürülüyordu .

Birkaç tanesini durdurmaya çalıştım önce iki çocuğun iki karınca gibi ortaklaşa tuttuğu pastayı kaptım . Çocuklar bağrışmaya başladı zıplayıp elimden pastayı almaya çalıştılar ama nafile yeterince yukarıda tutuyordum üzerinde yeşil bir cücenin bulunduğu gökkuşağı renklerinde pastayı.

Sonra dükkanın kapısının önüne dikildim . çocukların dışarı çıkmalarına izin vermeyecektim çocuklar yine de rahat durmuyor bir karış boylarını avantaja çevirmek için kolumun altından bacağımın arasından geçmeye yelteniyorlardı. Bende bu sırada sanki dinleyeceklermiş gibi konuşuyordum:

__ çocuğum dur , yavrum... şşşt elindekileri bırak !
Bırak diyorum yoksa çıkamazsınız.

Arkadaşlarının yardımına dışarda kalanlar koştu . Paltomun eteklerinden çekiyorlardı dışardakiler çekiştiriyor içerdekiler ittiriyordu beni. Aptal mahalleli de çocuklarını çekmek yerine olan biteni izliyordu herhalde ki duruma müdahale eden yoktu. Dükkan sahibi üstün zekalı (!) sonunda teşrif etti :

__ ne yapıyorsun orada sen ?

__ hiç ! sen batma diye uğraşıyorum ama .

O sırada bir de çocuklarla konuşmaya çalışıyordum .

__Bırakın diyorum size ne ayıp şey hiç mi pasta görmediniz hayatınızda , aç köpekler gibi dalmışsınız.

Bay üstün zekalı (!) pastacı dışardaki çocukların paltomu bırakmasını sağladı kollarımdan tutup beni kapıdan ayırdı.

Cennette 40 GünWhere stories live. Discover now