Bölüm Yirmi Sekiz

43 8 42
                                    

— " Ölümle yaşam arasında kalmak ne demek ? "

Diye sorduğumda Anıl , günlerden sonra ilk defa huzurla uyuyan Azra 'nın başını okşuyordu.

Başını kaldırdı , elleri Azra 'nın kıvırcık saçlarındaydı. Azra 'nın uyanmamasına dikkat edercesine :

—" Senin durumun aslında . Beyin ölümün gerçekleşti ancak vücudun yaşatılıyor. Seni yaşatmaya devam ettikleri sürece o rüyaları görmeye devam edeceksin . Bugün böyle yaşadığın 39. Gün . Canın acımasın diye seni o ilaçlarla uyuşturdum ama artık bunu yapmak istemiyorum Zeynep ."

Anıl usulca Azra'nın yanından kalktı yanıma geldiğinde gözlerimden yaşlar dökülüyordu . Ellerini yanaklarıma koyup okşadı :

—" Seninle vedalaşmalılar Zeynep ... seninle burada kalmak istiyorum sonsuza dek çünkü sen aşkım , benim cennetimsin."

Ayaklarımın üstünde yükselip dudaklarına bir öpücük kondurdum. Benim için zordu. Ancak artık biliyordum asla geri dönemeyeceğimi. Ölümümü  kabullenmiştim. Annemi,   hatta ölümüme sebep olanı babamı dahi özlemiştim bu Özlem daha şimdiden burnunu sızlatıyordu.

İnsanın bunu kabul etmesi güçtü. Daha düne kadar kanlı canlı olan ben , artık yaşamıyordum. Her ne kadar korkunç gelse de bizi bir araya getiren şey ölüm olmuştu.

Fahri Bey 'in evinden kovulduğum gün o parkta beni bulmuştu. Birbirimizi bulalım diye yaşanmıştı her şey. Bazıları ise belki de hiç yaşanmamıştı çünkü ben o güne değin ayrı evde yaşamamıştım ya da Fahri beyi - ev sahibimi - hiç tanımıyordum. İkinci üniversiteyi hiç kazanamamıştım  , çünkü sınava  hiç girmemiştim.  Buradaki gerçeklik başkaydı , anlatılamazdı.

Anıl' ın  o gün o parkta beni bulması da tesadüf deðildi. Biz birbirimizi bulmalıydık. Yaşarken insanlar birbirlerinin ruh eşlerini bulabilirdi. Onlar birbirlerine sanki  görünmez ,  incecik bir iple bağlanmış  gibiydi. Biz ise ölürken bulmuştuk birbirimizi.

Zihnime şimdi bir bir gelen bu yanılsamalar artık canımı acıtmıyordu aslında birçok ipucu bulmuştum bu ana kadar. Pastanenin ilk günkü o dağılmış hali , yerdeki lekeler , telefonların çekmemesi , Sezin Hanımın boynundaki iz , aileme yollamak istediğim kargonun hiç gitmemesi her şey ... her şeyde bir iz gizliymiş aslında.

Anıl , pencerenin önüne doğru yürüdü.  Bende ona yaklaştım  :

__ " Peki cehennem neresidir ? "

Anıl doğru kelimeleri seçmeye çalışıyor gibiydi :

__ " Dostoyevski der ki  cehennem  insanın yüreğinde  sevginin bittiği yerdir."

Cehennem için ölmeye gerek yoktu. Bazılarının kalbi çoktan gayya kuyusuna dönmüştü. Karanlık kalpler cehenneminde yaşıyorduk asıl cehennem belki de dünyadaydı.

Azra kıpırdandı. Üzerindeki battaniyeyi çekti üstünden. Gülümsedi , esnedi . Bir an gülümsemesini Anıl 'a benzettim. Hala o güzel gülümsemesini bahşediyordu bize bu hayat dolu kız.

Anıl ' ı buldu gözleri:

__  " Söyle bakayım sen benim makarnamı özledin mi ? "

Anıl acı bir ifadeyle başını salladı.

Azra ayağa kalktı mutfağa geçti , Anıl da onu takip etti. Üzerime bir ağırlık çöktü. Ayaklarım banyoya doğru ilerledi. Kapıyı arkamdan kilitleyip sarı ışığın altındaki banyonun küvetini doldurmaya başladım. Sular küveti doldurdukça bende üzerimdekileri soyunuyordum.

Cennette 40 GünWhere stories live. Discover now