Bölüm On Dokuz

117 20 122
                                    

Bölüm parçası Mozart - lacrimosa . Bölümü yazarken dinlediğim , bölüme uyduğunu düşündüğüm ürpertici bir parça. Dinleyerek okumanızı tavsiye ederim.
                                    &&&

Buraya geleli ne kadar olmuştu bir ay ? birkaç ay ?bir yıl ...?
Hesaplayamıyordum bile , burada zaman her zamankinden farklı akıyordu. Şu zamansız , hesaplayamadan geçen günlerim bu yaşıma kıyasla koca bir ömür ederdi sanki.

Bir aralık haftası başlamıştı buradaki hikayem . Kışın başları en çetin zamanları ... şimdi ise karlar sadece kaldırım kenarlarında ezik kümeler halinde neredeyse kalmamış...

Uzun kıvrıla kıvrıla ilerleyen karanlık ve ıslak bir sokaktan geçiyorum. Buradan daha önce geçtim mi bilmiyorum . Belki de saatlerdir buranın çıkışını ararken döndüğüm sokaklardan biridir.

Saatlerdir bir labirentte gibiyim çıkışı olmayan her daim içine tekrar iten bir labirent.

Yorulmaya başlıyorum şehrin çıkışını bulamadıkça pastaneye geri dönmeyi düşünüyorum ancak geri nasıl döneceğimi bilmiyorum ... Anıl ' ın lanet olası bir telefonu bile yok , burada adres sorabileceğim kimse de yok .

Nasıl bir yer burası böyle . Tanrı unutmuş muydu burayı ...?

Ne ara girdiğimi  bilmediğim bir sapaktan içeri girdiğimde bir tarafı deniz olan yamaca doğru yürüdüm fark ettim ki yamacın hemen altında yüksek sesle şarkılar çalıyordu bir parti ya da başka bir şey olduğunu düşündüm aşağısında . oraya doğru yürüdüm .belki buranın nere olduğunu soracağım birkaç insan bulurdum.

Yamaçtan aşağı inerken yolun sağ tarafından bir araba hızlıca yanımdan geçti neredeyse bana çarpacaktı biraz ileride ani bir fren yaparak durdu . Uzunca bir süre bana korna çaldı. Hemen yakınımdaki Kornanın sesi kulaklarımda o kadar çınladı ki ellerimle kulaklarımı kapattım ,  yolun kenarına geçip çöktüm.
Bana neden böyle olduğunu bilemedim.

Bir süre sonra araba uzaklaştı. Bu korna sesini daha önce duymuş muydum.

O anda zihnime birkaç anı parçacığı hücum etti. Rüyamda Babamın arabasına binip uçurumdan denize yuvarlanmadan önce de buna benzer bir korna sesi duymuştum ....

Yolun kenarından kalkıp yamaçın aşağısına müziğin geldiği yöne doğru yürümeye başladım .

Her bir adımımda müziğe yaklaşırken kulaklarımı dolduran bu parça daha tanıdık geliyordu.

Yürüdüm yürüdüm...

Yamacın aşağısındaki bu yer
Denizin kıyısında küçücük bir mekandı
. sapsarı ışıklarla süslenmişti . Kapılara pencerelere beyaz tüller gerilmiş içerisi süslenmişti . Gözlerimi kısarak daha net görmek için içeri baktığımda dans eden bana arkası dönük iki beden gördüm .

Bir kadın ve bir erkek . Kadının beyaz uzun elbisesinden onun gelin olabileceğini düşündüm. Elbisenin beline doğru kıvrım kıvrım uzayan kırmızı saçlardan onu tanıdığımı düşündüm ben bu saçları nereden tanıyorum...

Böyle uzaktan gözetlerken yanımdan sıyrılıp içeri giren üç beş kişinin dikkatini çektim. Onlarda bana bakıyor davetli olup olmadığımı anlamaya çalışıyorlardı.

Onları daha fazla rahatsız etmek istemedim. Arkamı dönüp yürümeye başladım.
Mekandan , müzikten , ışıklardan uzaklaştım. Denize doğru yürüdüm.

Gecenin karanlığımda katran karası rengine bürünmüş , dalgaların gündüze nazaran geceleri kıyıya daha haşin vurduğu denizin kenarına doğru yürüdüm.

Cennette 40 GünWhere stories live. Discover now