Bölüm İki

472 108 355
                                    

Peşimden sadece bavulumu sürüklemiyordum ,
hayallerimi içimde kalan son umut kırıntılarını da
sürüklüyordum . Binbir hayalle geldiğim bu büyüleyici şehirden omuzlarım çökmüş yüzüm beş karış asık gidecektim sanırım.

Okulu bırakmak zorunda kalacaktım ,yenilmiş olacaktım. Memleketime dönüp bana sanki altın tepside sunulmuş gibi gösterilen basit , tok karınlı ama yavan hayata razı olacaktım.

Tüm bunları kafamda tartarken içimi öyle bir öfke kapladı ki bavulu bir kenara bırakıp ayağımın altında katur kutur ezilen karlara baktım. Ellerim donsa da bu karları topaklar haline getirip sağa sola fırlatmaya başladım. Öfkemin kardan bir yumruğa dönüşmüş haliydi bu .

Yere eğilip bir topak daha yaparken hırsıma karışmış tuhaf soluk alıp verişlerimle önümde ne olursa olsun fırlatıyordum . Bazısı ağaçlara çarpıp dağılıyor, bazısı beton duvarlara çarpıp dağılıyor , topaklar un ufak oluyordu ...tıpkı hırsım gibi etkisizlerdi.

Bu kardan yumruklar nefret ettiğim hayatıma , bazılarının elinin altında olan benim sürünerek ulaşmaya çalıştığım imkanlara , koca göbeklilerin , bir dilim ekmeğe muhtaç olanları görememesineydi...

Bu dünyanın adaleti yoktu hiçbir zaman da olmayacaktı en çok da buna öfkeliydim.

Tüm bunları düşünürken kardan cephanem bitiyor , savaşı kaybediyorum geriye soluk soluğa kalmışlığım ve soğuktan donmuş kıpkırmızı olmuş ,acıyan ellerimle ben , kalıyorum...

Bir süre çöküyorum dizlerimin üstüne sonra ayağa kalkıyorum saçlarıma konfeti gibi konup eriyen kar taneleri çoğalıyor. Bende bir yere sığınmam gerektiğini fark ediyorum bavulumu alıp tekrar ona eziyet edermişçesine sürüklemeye devam ediyorum .

Gözüme bir çocuk parkı takılıyor . Parka doğru yürüyorum . Üstü kapalı çocuk kaydırağının merdivenlerinin yanına bırakıyorum bavulu bende merdivenlerden çıkmaya başlıyorum ...

Kaydırağa tırmanırken küçülüyorum ... her bir basamak biraz daha küçültüyor beni , çocuk oluyorum sanki .

Çöküyorum kaydırağın zemine ,küçük bir kulübedeyim şimdi. En azından tepeme kar yağmıyor . Daracık bir yer , ufacık bedenler için bir yer de olsa buraya sığınıyorum aslında ben çocukluğuma mı sığınıyorum?  Bilemiyorum...

Tek derdimizin oyun oynamak olduğu güzel mutlu günleri mi  , kocaman olsa bile tek seferde ağzıma soktuğum şekerlerimi mi ? Koltuğunda zebra deseni olan  pembe bisikletimi mi özlüyorum ? Bilemiyorum ...

Burası o kadar da kötü değil yüksekteyim , kar yağmış salıncaklar rüzgarda sallanıyor ,tahterevalli 'nin bir tarafı havada kalmış bir tarafı kara gömülmüş . Annesinin eve gel uyarısını dinlememekte ısrar eden yaramaz çocuklar gibi kollarımı kavuşturmuş oturuyorum kaydırağın tepesinde .

O sırada gözlerimi kapatıyorum . Dışarısı çok sessiz inil inil yağan karın içinde düşünüyorum , gözlerim kapanıyor. Okulum , ev sahibim , çalıştığım iş yerleri , burnu havada müşteriler , lüks araçlarına binen sarı saçlı hanımlar ...
hepsi gözümün önüne geliyor .

O sırada karda yürüyen birinin çıkarttığı sesle gözlerim açılıyor . Etrafıma baktığımda kaydırağın altında hemen bavulumun yanında bir adam görüyorum .

Cennette 40 GünHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin