Topluluk

596 34 8
                                    

Yalnızlık; bir kelime, 9 harf ve neredeyse herkesin ağzında daha da kötüsü içinde olan bir duygu. Dünyada varlığını daha bilmediğim onlarca türde ve varlığının nedenini çözemediğim bütün insanlarda var olan bu duygu, 9 harfe sığarken, o kadar küçükken koskoca içimizi nasıl da doldurup tek bir duyguya daha yer bırakamıyor ki? Doğru dünya üzerinde herkes yalnızdır, kimsenin aynı olduğu bir eşi daha yok ve bu her varlığın yaşadığı bir lanettir. Benim dünyamın laneti de yalnızlık. Düşündüklerimi düşünemiyorlar, hissettiklerimi hissedemiyorlar ve fark ettiklerimi göremeyecek kadar kör geliyordu bana bu insanlar. Çoğu zaman uzak kalmak isterken yakın olarak en çokta kendime yaşattığım ikinci bir lanetle baş başa kaldığım çok zamanlarım oldu, beni istemeyenleri istedim, onların hediyeleri bana daha cazip geldi. Sunacakları her farklılığa aç bir insan görünümüyle sarıldım. Belki bu yalnızlığıma, bu kendimi dışlamışlığımı nefretle kovacaktım.


Sonrasında bunun gereksiz olduğunu nefrete veya kalabalığa ihtiyaç olmadığını fark ettim. Nefrette en az yalnızlık kadar insanın içini dolduruyordu. Bugüne kadar yanımda olmasını istemediğim herkese katlandığım için ilk önce kendi ruhumdan sonra onların boş ruhlarından özür diliyorum. Şimdiyse hayatımda aklıma gelmeyecek bir dönüm noktası yaşıyordum, bir türlü kendimi ait hissetmediğim bu insanlığım beni haklı çıkarmış ve onlardan farklı olduğumu bana göstermişti. Farklıydım. Bir insan değildim bir melektim, bilmediğim binlerce şeyle ben bu evrene ait değildim. Sahi melekte olmasam insanların en alt kademesinde yaşayan, insanlığından nefret eden bir varlık olarak kalacaktım. Şeytan haklıydı, insanlar nankördü, insanlar haksız, insanlar samimiyetsiz, insanlar yalancı, insanlar abartan bir ırktı. Şeytan insanları sevmemekte haklıyken, Tanrı insanlara bir şans verdiğinde o da haklıydı. Bilgisiz bir ırktı insanlık. Basit duyguların süregelmiş hengamesine takılıp gidiyor, gözlerine inen perdeyle evreni keşfetmeye çalışıyordu. Enerji, para ve güç üçlemesi içinde sıkışmış ruhunu dolduracak, onu sonsuzlukla ödüllendirecek şeyleri fark etmiyor elinin tersiyle itiyordu.


Tanrı, insanları bu kadar sevgisiz ve kör yollamıştı dünyaya tek gerçekleri içlerinde ki varlıktı ama kimsenin aklına gelmiyordu dönüp ona bakmak ve fark etmek içinde ki ruhu. İşte bu yüzden Tanrı'nın merhameti bize çok fazlaydı. O'da farkındaydı insan olmanın zorluğunun. İçinde kötülük ve iyilik barındıran bir varlık, seçimlerinin arkası kendisinden uzak ve habersiz, bir o kadar karmaşık. Ne bir şeytan kadar kötü ne bir melek kadar iyiliğe adanmış bir ruh. İnsan karmaşının ta kendisi. Savunmasızlığındandır masumluğu ve nankörlüğündendir nefret edilesi olması.


Binlerce düşünce, binlerce algoritma beynimi kemirirken çoktan uyanmış olmama rağmen çalan saate korkarak karşılık vermiş ve derhal onu kapatmak istemiştim. Tekrardan yatağıma uzanırken bugün doğum günüm olduğu gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kalmıştım. Annem erkenden işe gitmişti, büyük ihtimalle bana doğum günü pastası ayarlamak için böyle bir yalan uydurmuştu. Her yıl bu eve bir pasta giriyor bir dilimi annem tarafından yenildikten sonra çöpe atılıyordu. Çünkü pasta sevmeyen benliğim bu durumu da reddediyordu. Uzun bir süredir hiçbir şey yaşamıyordum ve onca anormallik beni yüz üstü ve açıklamasız bırakmıştı. İsa ve Ayça artık okula gelmiyordu, neredeyse onları o günden sonra hiç görmemiştim. Yaşadığım son kabusum ise yürüyüş için çıktığım güne aitti. Tekrardan kitaplarıma, filmlerime, müziklerime ve yalnızlığıma en önemlisi akıl almaz düşüncelerime dönmüştüm. Tekrardan ben bendim ve yaşanılan her şeyin bir kabustan ibaret olduğunu düşünecek kadar uzun bir süre bir şey yaşamamıştım. 15 dakika gibi kısa bir süre sonra yatağımdan kalkmış, günlük ihtiyaçlarımı karşılamak için banyoya girmiştim. Yarım saat kadar banyoda oyalandıktan sonra üzerime buz mavisi bisiklet yaka bir kazak ve altıma siyah dar pantolonumu da giydim, havanın soğuk olmasından dolayı üzerime montumu alıp hızlı bir şekilde evden çıkmıştım. Bugün tarihlerden 30 Aralık'tı. Benim doğum günüm, yeni yıl eğlencelerine en yakın zaman. Cebimden çıkardığım akbilim ve kulaklığımla otobüs istasyonuna doğru giderken, bugün için kendimi şımartabileceğimi ve taksiyle okula gidebileceğimi düşündüm. Kendimi haklı gördükten sonra akbili tekrardan cebime sıkıştırıp telefonuma taktığım kulaklığımı kulaklarıma yerleştirdim. Yol üzerinden bir taksiyi çevirip okula varmam sadece yarım saatimi almıştı yollar tuhaf bir şekilde sıkışık değildi.

Şeytan ve Melek- "Masum Aşk   #Wattys 2015 "Where stories live. Discover now