Otopark

917 38 0
                                    

        Ayça İsa'nın gitmesiyle yanıma gelmişti. Heykel gibi duruşum sınıfta ki halimi ona hatırlatmış olacak ki telaşını ellerinin titremesinden anlayabiliyordum. Bir kaç saniye daha öyle kaldıktan sonra Ayça'yı daha fazla korkutmak istemediğim için kafamı ona doğru çevirip, "İyiyim, Ayça meraklanma bir anlık bir şeydi bir daha olmayacak söz."dedim.  Sahi ya biz ne ara Ayçay'la yakın olmuştuk? Doğrusu ben ne zamandır bir insana bu kadar yakın olmuştum? Aslında Ayça iyi biriydi, anlaşabileceğim pek sesi çıkmayan, eğlenceli bir tipe benziyordu. En önemlisiyse kendini beğenmemiş olması, salakça takıntıları olmayan ve bir kaç kere dinlediği müziklerine baktığımda fena parçaları olmayan bir kızdı.

        Endişeli ses tonuyla konuşmaya başladığında ne söyleyeceğini önceden tahmin etmek zor değildi. "Yine o şekilde dikilip kaldın. Çok korktum, İsa bir şey mi dedi sana? Yüzün kireç gibi." dedi. İsa'non bir şey söylemesine gerek kalmamıştı. Gözleri dili yerine konuşmuştu. Doğrusu nasıl bu kadar  sakin durabiliyordum ben? Şuan deli gibi bağırmam ve herkese her şeyi anlatmam gerekirdi. Ama durmuş hiçbir şey düşünemeden durmuştum. Belki de gördüklerimin ne kadar gerçektir diye durum değerlendirmesi yapıyordum. İyi ama gerçek olmasa neden kaçar gibi gitmişti ki? Düşüncelerimden sıyrılıp Ayça'ya döndüm.
        

        "Hiç, hiç bir şey söylemedi, sadece nasıl olduğumu sorduğu için teşekkür ettim." Ayça şaşırmış gibiydi. "Vay be İsa sana nasıl olduğunu mu sordu? Sana bir şey söyliyeyim mi? Bu okulda ki kızlar bu soruyu kendilerine sorsun diye senin yerinde olmak isterlerdi, hatta senden daha kötü durumda olup taşıması için bile bu duruma katlanabilirdi." Söylediği şeyden sonra gülmüştü, ben de gülmüştüm. Komikti. Çünkü yaşadığım şeyleri yaşamak istediklerini sanmıyordum, oldukça korkutucu şeylerdi. Her şey bir kabusla başlamış ve sanki hiç uyanmamışım gibi de devam ediyordu. Sonunda Ayça'yla birlikte sınıfa doğru gittik, herkes nasıl olduğumu soruyordu, göründüğü gibi şuan gayet iyiyidim. Tenefüsteydik, yani sınıfta öğretmene benzeyen biri olmadığına göre tenefüsteydik sanırım. Arkama dönüp İsa'nın yerine baktım, boştu. Şaşırmamıştım. O olaydan sonra yanıma yaklaşacağından bile şüphe duyuyordum. Bütün günüm meraklı gözlere, fısıldamalara, farklı yorumlara katlanmakla geçmişti. Ayça bugün bize gelmek istemişti. İşte bilinen kız olaylarını gerçekleştirelim diye. Bende hayır demedim, doğrusu buna annem benden daha çok sevinecektir. İnsanlarla, özellikle kendi yaşıtlarımla pek takılmadığım düşünülürse.

        Bende kabul etmiştim, Saat akşam yedi  civarı gelecekti ama ondan önce babasının dükkanına uğrayıp iş için ona yardım etmesi gerektiğini söylemişti. Bende okuldan çıkmış kapalı otoparka inmiştim. Annem okulun içine kadar girmesin diye okul çıkışlarında onu burada bekliyordum. Ne kadar güzel bir durum, ortam karanlık neredeyse insan namına bir şey yoktu. Kulaklığımı takmış annemin 15 dakika gecikmiş olmasına söylenerek ayaklarımla müziğe ritim tutturuyordum, arkama döndüğümde artık alışık olduğum o korku sinsilesine yakalmış bir şekilde  sıçradım. İsa gözlerini bana dikmiş bir halde bakıyordu. İstemsice ondan uzaklaşarak aramıza bir araba mesafesi koymayı başarmıştım. Kulaklığımı çıkartıp birazda karşıma çıkabilmesine şaşırarak 

        "Bu sessizce gelme durumları sende alışkanlık mı yaptı yoksa hobi gibi bir şey mi?"dedim.  Sinsice gülüyordu, eğleniyor gibi bir hali yoktu, sanki acı çekiyordu. "Sessizce gelmedim. Beni duymama sebebin kulağında ki kulaklık olmasın sakın Uriel?"
         "Uriel mi Uriel de ne demek oluyor? Benim adım Çisem." dedim soru sorar gibi. Gülüşü giderek şaşkınlığa bırakmıştı kendini. Sanki sözlü olmak için tahtaya çıktığında sorulan soruyu bilmeyen ama bilmesi gereken öğrencisine bakan bir öğretmen gibi. "Sana bir şey sordum." Diye ısrarla konuştum. "Bir şey demek değil, şakasına takılıyordum." Hali giderek ciddiyete bürünüyordu. Ne olmuştu ki birden? "Pekala, o zaman bugün olan şeye bir açıklama getirme sıran gelmiştir belki?"
"Neye açıklama?"
Biliyordu, ama inatla benden duymak istiyordu. Sessizce sanki birinin duymasına imkan varmış gibi fısıldayarak konuştum ama benden uzakta olduğu için ve bundan memnuniyet duyarak sesimi yükseltmek zorunda kalmıştım.

"Gözlerinden bahsediyorum, bugün kıpkırmızıydı."
"Ondan mı bahsediyorsun? Genetik bir hastalık, bazen olabiliyor, o an sana denk gelmiştir."
Ne kadar da rahat konuşuyordu, belki de doğruydu, sonuçta etrafımızda milyarlarca insan yaşıyordu. Kim bilir benim daha ismini bile söyleyemeyeceğim milyonlarca hastalık olabilirdi. Ayrıca neden altında mistik bir açıklama çıkmasını bekliyordum ki? Pardon yaşadığım onca şeyden sonra böyle bir cevabı hak ediyordum aslında.
"Tamam, sanırm şimdi gidebilirsin." Umursamaz tavrımdan dolayı mutluluk duyan bir yüz ifadesiyle İsa'ya bakmaya başladım ama cidden gitmesini istiyordum. Annemin de gelmesine az kalmıştı, beni bir erkekle görmesi bir sürü soru demekti buna şuan katlanamazdım. "Sen sorunun cevabını aldın, benimde sorularım var."dedi katı bir sesle. Ne sorusu olabilirdi ki?
"Tamam dinliyorum."
"Bugün olan şey ne zamandır gerçekleşiyor?"
Neden onu bu kadar çok ilgilendirmişti ki? Ona gerçeği söylemek istemiyordum ama söylemiştim. "Bir süredir."
"Bir süre ne kadar?" Diye cevap vermişti ve giderek bana yaklaşmaya başladığını fark etmiştim. Kahretsin! Bu çocuğun her şeyi beni korkutmaya yetiyordu.

"Seni neden ilgilendiriyor bilmiyorum ama kazadan beri, hani şu okulun ilk günki herkesin bildiği kazadan beri var olan bir şey. Kafamı bayılırken yere fena halde çarpmış olmalıyım bazen böyle anormalliker olabiliyor."  Neden bu kadar çok açıklama yapmıştım ki? Ağzıma tüküreyim.
"Kazanın yakınında mıydın?" Nereden geliyor bu sorular böyle, sinirimi bozmaya başlıyordu.
"Hayır değildim, sesten etkilenmiş olamalıyım, ya da manzaradan, pek iç açıcı değildi de, sorularını sordun gidebilir misin artık?" Yüzünde belirgin bir şekilde telaşın arttığını görüyordum.  "Gideceğim." Dedikten sonra bana doğru geldiğini fark etmiştim. Ben arkaya gittikçe bana doğru geliyordu. Nefes alışım dengesizleşmişti, kanım yine damarlarmdan çıkarak özgürlüğünü ilan edecek gibiydi. Birden bir araba sesi duydum, arkama dönüp baktığımda annemin geldiğini fark ettim. Önüme dönüp gitmediğiden dolayı ona küfürler savurmak için hareket etmiştim ki, İsa'nın çoktan gittiğini görmüştüm. Birden ve sessizce. 

Şeytan ve Melek- "Masum Aşk   #Wattys 2015 "Where stories live. Discover now