Boşluk

1.3K 46 0
                                    

        Karanlık, soğuk ve hissizlik. Şuan bulunduğum durumu açıklayabilecek kelimeler sadece bunlardı. Karanlığın içinde kendimi bile göremiyordum. Etrafımda hiçbir nesneye ya da insana çarpmadan yine koşuyordum. En son hatırladığım şey büyük bir patlama sesi duymuş olduğumdu. Sonra aniden kararan gözlerim. Evet son olarak hatırladığım  şeyler bunlardı. İyi ama şuan neredeydim? Yine kabus mu görüyordum? Bir insan kabus görebildiğini uyurken hissedebilir miydi? Bir patlama sesi daha.. Etrafımı ne kadar göremesemde kafamı sesin geldiği yöne doğru çevirdim, sesten sonra ortaya çıkan ve ellerimle gözlerimi korumaya çalışmama neden olacak kadar parlak renkte bir ışığın vücuduma akın ettiğini görebiliyordum. Beyaz renkte can acıtacak kadar yoğun olan ışığın altından babamın çıkması belkide bekleyebileceğim en son şeydi. Bir canavarın beni kovalamasını bile beklerdim ama babam? Hayır. İşte bunu beklemezdim. Beyaz bir kefen içinde canlı bir şekilde duran babamın gözlerinin içine bakıyordum. Bir süre sonra yanaklarımı yakan bir kaç damla boğazımda yumru etkisi yaratmıştı. Özlem vücudumu parçalara ayırırken, ne konuşmak için ne de sarılmak için hiçbir harekette bulunmuyordum. Ellerimi sıkıp acıdan destek almaya çalıştım. Babamın her zaman cennette ve huzurlu bir şekilde yaşadığını hayal etmiştim daha doğrusu bunu bana empoze eden annemdi. Şimdi beş yıldır özlemini çektiğim babama sarılmak için hiçbir harekette bulunmuyordum sanki biri ayaklarımın altını yere çivilemiş gibiydi. Ağzımın içinden yılların acısını hissettiren kısık bir sesle "Baba" kelimesi çıkabilmişti. Bunu söyledikten sonra gözlerim önüne geçemeyeceğim bir acıyla yanmaya başlamış ve yaşların hücumuna uğramıştı. Babamın etrafında hala cılız bir şekilde etrafa saçılan beyaz bir ışık vardı ve onun sayesinde bulunduğum yeri görebiliyordum ki bu daha korkunçtu karanlık dışında hiçbir şey yoktu. Babam gözlerini bile kırpmadan bana bakıyordu. Konuşması için öne atıldığım anda "Dur!" diye bağırmıştı? Nasıl durabilirdim ki? Babam! Karşımdaydı, canlıydı ve bana bakıyordu. "Dur kızım. Yaklaşma." sözlerine anlam veremiyordum? Neden durmamı istiyordu ki? Yine de dediğini yapmıştım. Durdum. "Ne oluyor baba?" diyerek sitem edebilmiştim sadece. Babamsa anlam veremediğim bir şekilde "Karanlık.." demişti sadece. Gözlerinin içine bakıp acımın boyutunu anlayabilmesi için uğraşıyordum, neden yanına gitmeme izin vermiyordu? Ve ben neden ayaklarımı bir kaç adım dışında hareket ettiremiyordum? Anlamayan gözlerle tekrar babama baktım. "Etrafında giderek sana yaklaşan bir karanlık var Çisem." bulmaca gibi konuşuyordu. Ne demek istiyordu anlamıyordum. "Baba ne diyorsun?" diyebilmiştim sadece. Sessizlik. Deli edici bir şeydi, her ne kadar sessizliği sevsemde şuan içimden sadece bağırmak geliyordu. Acımı hafifletecek bir bağırış. Ama susuyordum. "Dikkat etmelisin, küçük meleğim." 

        "Neye dikkat etmiliyim? Baba bu saçmalıkta neyin nesi?! Sen.. Sen ölmüştün!" diyerek feryat ediyordum ama karşımda duygusunu belli etmeyen beyaz bir yüzden başka hiçbir şey yoktu. "Karanlık ve aydınlık bir arada olmaz. Ondan uzak durmalıısın, her şey senin elinde ondan uzak durmalısın!" Kulaklarımı sağır edecek türden bir bağırıştı bu. Kimden bahsediyordu ki? Neden şifreli konuşmak zorundaydı? Cevap vermek daha doğrusu ne dediğini sormak için ağzımı açacaktım ki ışığıyla birlikte babamın yok olduğunu görmüştüm. Birkaç adım atıp yeniden hapsolduğum karanlığın içinde debelenirken "Baba!" diye bağırıyordum. Nereye gitmişti? Neye, kime dikkat etmeliydim! Lanet olsun. İçimde patlamaya hazır bir şeyler vardı, acı kaçınılmazdı, acı benim içimde debeleniyordu ve davetkar düşüncelerim onu içine almaya dünden razıydı. 

Şeytan ve Melek- "Masum Aşk   #Wattys 2015 "Where stories live. Discover now