Merdiven

1.1K 35 4
                                    

         Sırayla hepimizin yüksek bir merdivenle yukarı çıkmasını isteyen  hocamıza en içten dileklerimi sunarak merdivenin başına geçtim cidden gaddar bir insandı, yorulmamızdan dahi memnunluk duyar, daha fazla acı çekmemezi isterdi bazen askeriyeden beden öğretmenliğine geçti mi diye düşünmekten kendimi alamıyordum. Sorundan kaçışımın olamayacağına ikna olarak en baş basamağa geldim ve tırmanmaya başladım. Oldukça yüksekti ve ben yükseklik korkumu her durumda yanımda taşıyan bir insandım en yukarıda ki kırmızı mendili rekor bir hızla alıp inebileceğimi hiç düşünmesem de buna çabalıyordum. Ama yukarıya doğru çıktıkça kafamın içinde tarifi olmayan ses çeklinde bir  acı hissettim o kadar berbat ve o  kadar ince bir sesti ki neredeyse ellerimi desteklerden çekip kulaklarıma tıkamak zorunda kalacaktım, dışarıda bir sorun mu vardı? Yoksa yine aklım bana bir oyun mu oynuyordu?  Anlamak için aşağıya doğru baktığımda  fark ettiğim üç şey vardı, birincisi kimse bir şeyden rahatsızlık duymuyordu, ikincisi ellerimi bırakıp aşağıya düşmemem gerekecek kadar tırmanmıştım, üçüncüsü ise İsa denilen o çocuk bana o kadar düşmanca bakıyordu ki kafamın içinde ki sesten bile daha kötü bir bakışı olduğunu fark etmiştim ama daha fazla dayanamayacaktım ellerimi desteklerden çektiğim anda  aşağıya doğru düşmeye  başladım ama yolun yarısında acı inanılmaz bir hal aldı ve yere kapaklandım evet harika tüm sınıfın önünde yüz üstü yere kapaklanmıştım, haneme artı bir puan daha! Herkes etrafımda toplanıp iyi miyim diye bakıyorlardı? Bense anca kendime gelmiş kafamı kaldırabilmiştim utançla etrafıma bakarken hala bana nefretle gözlerini dikeren ve yavaş bir şekilde  salondan çıkan İsa'yı görmüştüm.  Hangi ara o kadar uzaklaşmıştı ki?  Ne kadardır yüzü koyun salak bir şekilde yerde uzanıyordum acaba? Sonunda birilerinin aklına beni kaldırmak gelmiş olacak ki hareketlenme hissettim, hocamız yine her zaman ki soğuk kanlılığı ile “Hey Çisem iyi misin? Güzel kapaklanma” Seni salak sırıtışını da sonuna eklemeyi unutmamıştı şuan bu aptal hocayı ve kendisi gibi aptal olan gülüşlerini çekemeyecektim. O yüzden acı çeker gibi

“Sorun yok ama dersin bundan sonrasına katılmak yerine duşa gidebilir miyim?” diye sordum.

“Ah Çisem, daha hiçbir şey yapmadan duş mu almak istiyorsun?” Düşünür gibi yaparak bir anlık sadece bir saniyelik acıma duygusunu yüzüne yansıtarak, “Pekala Çisem hanım gidin ve lütfen yere kapaklanmamaya çalışın.”dedi.  Bu sözlerden sonra tüm sınıfı kıkırdamalar sarmıştı, ardımdan Ayça da gelmişti arkadaş canlısı hareketini görmezden gelmek beni kötü biri yapabilirdi ama şuan aklımda olan tek şey İsa'nın bana düşmanıymışım gibi bakıyor oluşuydu. Cidden bir sorun olmalıydı kimse durduk yere birine bu kadar kötü bakamazdı değil mi? 

         Sakar kızların kaderini hayatımda en iyi gösterenlerden biriydim. Bu halimden nefret ediyordum, bazen düz bir yolda yürümek bile işkence haline geliyordu. Bir keresinde metroda bir teyzenin kucağına düşmüşlüğüm bile vardı. Derse devam etmemek cidden iyi gelmişti kendimi sıcacık suya direk salmıştım. Ne kadar kaldığımı bilmiyorum ama Ayça zaten iyi olduğumu öğrenince gitmişti, şimdi dışarıdan hiç ses gelmiyordu. Herhalde zil çalmıştı. Üzerime bir havlu geçirip saate baktım eve saat üç olmuştu. Tahmin ettiğim gibi zil çalmıştı. Hemen kıyafetlerimi giyip, saçlarımı kuruttuktan sonra odadan dışarı çıktım. Her yerim ağrıyordu hem bugün yaşadıklarım hem de son derece rezil edici düşüşüm bunun kanıtıydı. Ama her şeyin olduğu gibi bununda sonu gelmişti, Şükürler olsun sonu gelmişti! Üzerime okulu kilitlemediklerini umarak hızlı bir şekilde spor salonundan çıkmaya çalışırken, bir ses ile olduğum yerde sıçardım. Arkama baktığımda yine her zamanki gibi kimse yoktu. Elimde kıyafetler saçlarım ne kadar kurutsam da nemli görüntüsü ile oldukça korumasız ve aciz gözüktüğümün farkındayken birde sesten sıçramıştım. Umursamıyor  gibi yaparak yoluma devam ettim. Bir anlığına yine arkama bakma gafletine düşmüştüm. Tam önüme dönecektim ki, bu sefer çığlıkla yine yerimden sıçramam bir olmuştu. İsa denilen çocuk bu sefer hayal olmadan önümde duruyordu. Sanırım bu sefer hayal değildi, her halde değildi, her neyse yine rezil olduğumun farkına vararak yüzümün pancara dönüştüğünü tahmin etmeme  gerek yoktu, yoluma devam etmek istesemde İsa'nın kendini beğenmiş sesiyle 

“Seni korkuttum mu yoksa küçük kız?” diyerek konuşmaya başlaması sinirlerimi alt üst etmeye yetmişti.  Harika okulda yeni bir düşman falan mı edinmiştim? Bu sefer cidden hiçbir şey yapmamamıştım. Çocuğu tanımıyordum bile. 

Sesimi çıkarabilecek en güçlü ses tonumu seçerek , “Her insan gibi ses vererek girseydin sanırım korkmama gerek kalmazdı.”

“Ben insan değilim, küçük kız.” Pekala bunu anlamak zor değildi, insana ait olan olgunluğa ve düşüncelere sahip olmadığını bir günde anlayabilmiştim.
 
“İnsanın kendini tanıması harika bir davranış” Elimi onu iter gibi hareket ettirerek, “Ama sanırım senin kendi sorunlarını anlatabileceğin başka birilerini bulabilirsin, cidden meşgulüm.”

Kendimi tebrik etmeliydim.  Sesim sinirden çatallaşmadan güzel birkaç kelime ile cevap verebilmiştim. Buna rağmen 'hiçbir şeyi bilmiyorsun seni salak' bakışına maruz kalmıştım. Geçmeme izin vermeden üzerime doğru yürümeye başladığında bende arkaya doğru hareket ediyordum. Kaçabilecek bir mesafe daha kalmadığını sırtımda hissettiğim soğuk duvarın yakan etkisiyle anlamıştım. Yine samimiyetten yoksun bir gülüşle beni sinir edeceği daha söylenmeden anlaşılacak cümlelerini dilinden dökmeye başlamıştı.  “Yoksa başka duvarlardan  düşmek için randevun falan mı var? Duvarlara karşı ilgili duyuyorsun sanırım.” dedi. Sinir edici bir şeyler söyleyecek olduğunu tahmin etmiş olmam hiçte süpriz bir şey değildi. 

“Doğrusu öyle bir şey olsa bir oduna katlanmaktan daha iyi bir seçenek olmuş olurdu, cidden çekil önümden alay edeceğin başka zaman bulursun, uğraşamam. Ayrıca beni tanımıyorsun bile. Hakkımda gereksiz yorumlarını kendine sakla. ” dedim. Kendimi korumak için aklımdan seçerek kullandığım cümlelerim her zaman karşı tarafta sen egoist bir kızsın etkisi yaratırdı. Bundan dolayı daha fazla insanın nefretini üstüme çekerdim ama ben buydum dışarıdan bakınca yıklamaz duvarları olan içeriden bakınca ki içeriden bakabilen biri olmadı henüz, üzgün, her şeyi kafasını takabilen ve oldukça narin bir kız olduğum ortadaydı. 

 Sinsi gülümsemesi bir saniye olsun gitmez mi yüzünden bu çocuğun? Hala gülebiliyor olması beni deli ediyordu. Ama önümden de çekilmişti, hızlı adımlarla salondan hemen çıktım, arkama dahi bakmadan, kendime inkar etmekte zorlansam da çocuk beni cidden korkutuyordu. 

Şeytan ve Melek- "Masum Aşk   #Wattys 2015 "Where stories live. Discover now