Muayene

879 32 0
                                    

Kendimi dün  gece görüğüm kabusun içinde bulmuştum bir anda, aynı ses tonu, aynı yüz ifadesi  ve geniş bir ağacın gövdesi. 

"Ne oldu Uriel korkuyor musun benden. Korku sana yakışmıyor." Ve aynı cümleler. 

"Ne yazık meleğimiz benden korkuyor."

"Ne yazık meleğimiz benden korkuyor."

        İkimizde sözlerimize böyle başlamıştık. O bu cümleleri kuracaktı. Bense onun bu cümleleri kuracağını biliyordum. O yüzden bu şekilde konuşmaya başlamıştım.  Birden gözleri benim gözlerime kilitlendi. 
"İşte bu korkutucuydu." Dedi derin bir nefes alarak. Birde bana sormak lazımdı. Kafamdan aşağıya kaynar sular dökülmüştü resmen. Duygusuz bir ses tonuyla, 

"Uriel bir melek ismi ve bende meleklere ilgi duyan biriyim, fazlasıyla. İsimlerini, özelliklerini bilirim. O an sana öyle seslenmek istedim. Ne kadar ironi ama değil mi? Daha fazla düşünüp paranoya yapmana gerek yok. Melek falan değilsin. Şakaydı hepsi."

        Söylediği şeylerin soğukluğuna mı yoksa kendi salaklığıma mı bu şekilde donup kalmıştım bilmiyorum ama bana konuşma fırsatı vermeden önümden çekilip gitmişti. Evet o isim ve diğer şeyleri kafamdan uydurduğumu, paranoya olduğumu düşünebilirdi. Ama o kazadan önce gördüğüm kabus ve bu gece gördüğüm kabusu o da dahil olmak üzere kimse bilmiyordu. Yani korkumu, bu kadar abartmamın nedenini anlamaması normaldi. Yine de aşağalıyıcı konuşması beni delirtmişti. Bu sefer sinirden ellerim titremeye başlamıştı. Ders zili çoktan çaldığını, yok yazıldığımı ve Ayça'nın meraktan öldüğünü düşünerek banka oturmak için geri döndüm. Bundan sonra İsa ile elimden geldiğince iletişim halinde bulunmayacaktım. Aksi taktirde onun ukala tavırları ve soğuk sözlerini daha fazla çekemeyecek ve ayaklarının ortasına tekmeyi yapıştıracaktım, aynı kabustaki gibi.  Biraz daha bahçede durduktan sonra bir bardak kahvenin iyi geleceğini düşünerek, kantine gittim. Yanlız kalmak ve sıcak bir kahve iyi gelmişti. Bir süre sonra Ayça masaya sesli bir şekilde oturdu. Tenefüs zilini duymayacak kadar düşüncelerime daldığım için yerimden kalkma zahmetine girmemiştim. 

"Çisem! Bir şey mi oldu yine? Cidden derse konsantre olamadım. Başına bir şey geldi sandım. Neden derse girmedin?"

"Biraz midem bulanmıştı. Açık hava iyi gelecek diye düşündüm ki öylede oldu. Derse katılmak istemedim. Ama iyiyim şimdi, önemli bir şey yok anlayacağın."

"Mideni mi üşüttün yoksa?"

"Bilmem belki, bu ara havalar birden soğudu öyleyse beklenen bir şey."

"Kendine daha faza dikkat et Çisem, lütfen annen ne kadar narin bir kadın senin başına gelecek en ufak şeyde yıkılır." Bu biliyordum, bunun böyle olması cidden beni üzüyor ve birazda sıkıyordu. Yarın annem iş için 2 günlüğüne seyehate gideceği aklıma gelmişti. Acaba Ayça'nın bizde kalması için ona teklif etse miyim diye düşündüm. Annem kadar bana iyi bakacağından şüphem yoktu ama sonra yanlız kalmak ve kafa dinlemek isteğim daha ağır basmıştı. Hem belki İsa haklıydı, fazla paranoyak biri olabilirdim. Her ne kadar yaşadığım şeyler normal olmayacak kadar anormal olsada bunu bir şekilde atlatmalıydım.  Rüyalar dışında şeylerin hayal ürünü olabileceğini ve rüyalarında benim zihnimin bana oyunu belkide kötü şeyler olacağında uyarıcı sinyali olarak görebilirdim. En iyisi bu olacaktı aksi taktirde kendimi kaybedecektim. Kendi düşüncelerime dalmışken Ayça

"Bugün bir şeyler yapalım mı okul çıkışı? Sinema, Cafe sen seç."

"Sana söylemeyi unuttum sanırım. Doktora gitmem lazım, kaza yüzünden konrtol gibi bir şey."

Şeytan ve Melek- "Masum Aşk   #Wattys 2015 "Onde histórias criam vida. Descubra agora