Çerçeve

1K 31 0
                                    

        Temiz bir hava, yüzüme çarpan yazın son demleri kendime gelmemi sağlamıştı. Korkuyordum ama neden korktuğumu bilmiyordum, İsa'dan mı?  Yaşadıklarımdan mı? Daha fazla düşünmek istemiyordum ama düşüncelerim  beni kovalayan hayaletler gibi peşim sıra geliyordu. Eve gitmek istemiyordum, aklım çok karışmıştı.  Annem beni böyle görürse bir şeylerin ters gittiğini hemen anlardı, bu da benim için kötü olurdu. O yüzden bir otobüse binip Mudanya'ya gittim. Denize bakan bir bank bulup kendimi bıraktığımda  havanın  güzelliği ile büyülenmiştim. Güneşli havaları her zaman çok sevmişimdir.  Çok sıcak olmayan ve çicek koklu havaları, cennet gibi bir görüntüsü oluyordu. Dünya'nın tek iyi tarafıydı, kapalı havalar içimi bunaltırdı. Ben her zaman  ilk bahar kızıydım, her şeyimle.  

        Gözlerimi kapatıp sessizlikle kendime  dinledim. Kafamı boşalttım ve her şeyi unutmayı tercih ettim, bazı şeyleri abartmakta bazen cidden üstüme yoktu. Bunlardan biriydi bu da ama sonra babamı gördüğüm rüya ve ardından ölüm günü aklıma geldi. Canımı en çok yakan şey o gün ergenlik katsayımın çok yüksek olmasıyla  babamla kavga etmiş olmamdı, ona seni seviyorum diyemeden yolcu etmekti, gözyaşlarım yine beni dinlemeden akmaya başlamıştı, boğazımda düğümeler ardı ardına sıralanıyordu. Kendimi daha fazla tutmadan bırakıverdim. Hatalıydım, o sabah kavga edip kapıyı vurup evden çıkmıştım, arkadaşımla bir partiye gitmek istiyordum ama saati biraz geç diye izin vermemişlerdi, o kadar sinir olmuştum ki, tabii o zamanlarda acı ne demek bilmezdim, sadece düşünmeden yaşardım. Şuan öyle olamıyorumdum  düşünmeden hareket edemiyordum, yaşamayan birinin anlaması elbette zor çünkü acı insanı cidden olgunlaştırıyordu. Okula gelip her zaman ki gibi sırama oturmuş dersin başlamasını bekliyordum. Babama olan sinir hala geçmemişti. Ama umrumda da değildi o gece o partiye gidecektim inat etmiştim,  ama nereden bilebilirdim babamın ölüsünü teşhis için hastaneye  gideceği mi? Bilsem o gün ona bağırmazdım, sarılırdım, seni seviyorum derdim, öperdim, kokusunu içime çekerdim. Dayanamadığım buydu, ölürken kendinden nefret ettiğimi düşünmesiydi. İşte canımı acıtan buydu.  Gündüz vakti birilerinin bıçaklamasına maruz kalmıştı ve yanlız başına oracıkta can vermişti ve ben hiç bir şey hissetmemiştim, lanet olsı en kötü günümde babamdan ufacık salak bir şey için nefret etmek dışında hiç bir bok hissetmemiştim.

        Ne babamı öldürenler bulunmuştu ne de benim dağılan eski anılarım. Haberi öğrendiğimde annemin yüzündeki üzüntü içimi kavurmuştu. Şimdi ben o saldırıdan dolayı 2 hafta boyunca uyanamadığımda beni de kaybetme duygusuyla neden bu kadar çok korktuğunu daha iyi anlıyordum ama babamı öldüren kişilere ait hiçbir şey bulunamaması benim canımı daha çok yakmıştı, sabah bir cadde de bir insan öldürülüyor ve ne bir kamera ne bir kişi bu olaya şahit olmuyordu. Bir süre sonra dosya kapanmıştı, babamı rüyalarımda hiç görememiştim. Bir kere bile yüzünü göremedim rüyalarımda sanki Tanrı beni bu şekilde cezalandırıyordu ta ki bir iki gün öncesine kadar. Rüyamda bile beni korumaya çalışan bir görüntüsü vardı bir de neyden koruduğunu anlayabilseydim keşke.

         Onu bir daha göremeyecek olmamın acısı gözyaşlarımın daha çok artmasına neden olsa da bir şekilde sakinleşip denizin o huzur veren sesi ve kokusuyla kendimi düzelttim. Ayağa kalktığımda başım ağladığım için biraz ağırıyordu, ama katlanamayacak bir ağrıda değildi. Otobüse binecek hava da olmadığım için en yakın yerden bir taksi çevirip kendimi eve attım, annem daha işten gelmemişti, günün yorgunluğuna güzel ılık bir duşla üzerimden fiziksel olarak atsam da ruhsal olara hala enkaz halindeydim. Saçlarımı saç kurutma makinasından çıkan iğrenç kokuyla kuruttuktan sonra üzerime pijamalarımı giymiştim. Evde kot pantolon ve süslü bir üstle  oturan tiplerden olmamamıştım. Kendimi o şekilde rahat hissedemiyordum. Ev ödevi yoktu, biraz dinlenmek için kendimi lapotobumdan New Girl'ün yeni bölümünü izlemekle  ödülendirdim.

        Hava kararmaya başlamıştı, ama annemden hala ses seda yoktu. Bir şeyler yedikten sonra kaçırdığım derslerin de tekrarını yapmıştım ve annem hala görünürlerde yoktu. Telaşlamaya başlamıştım, bu saatte çoktan gelmesi gerekirdi saat 8 olmuş hava kararmıştı, geç kalacak olsa  bile bana muhakkak haber verirdi, annemi aramak için hemen ev telefonunu elime aldım ama tuşlara dokunduğum an  evin tüm elektiriği gitti olduğum yerde donup kalmıştım. Karanlıktan korkan biri değilim ama karanlık ve yanlızlık bir ara da olursa işte ondan korkardım. Telefonun cılız ışığıyla mutfağa gitme çabalarımda en az üç kere bacağımı  bir yerlere çarpmıştım. Kesin moraracaklardı. Bir mum ve kibrit bularak sağlam ışığa ulaşmıştım. Yukarı odama çıkmadan önce kapaları ve pencereleri kontrol ettim. Odama çıkıp mumu masama koymadan önce annem, babam ve benim bulunduğum resimlerin çerçevesi  gözüme çarpmıştı daha doğrusu babamın bulunması gereken fotoğrafa ama babam aramızda yoktu, onun yerini simsiyah kaba bir görüntü almıştı ardından fark ettiğim  şey  çerçeveden yansıyan  siyah bir adamın görüntüsüydü. Tüm vücudum buz kesmiş, soğuk soğuk terler sırtımdan aşağıya akmaya başlamıştı bile  ama olduğum yerde dikili kalmıştım haraket dahi edemiyor parmaklarımı bile oynatamıyordum. Bağırmak istiyordum ama sesim bana itaat etmiyordu. Gözlerimi sımsıkı kapadım. O kadar çok sıkmıştım ki acıdığını bile hissedebiliyordum. Gözlerim kapalıyken bir şeyin önüme geçtiğini hissetmiştim, bana doğru yaklaştığını, giderek azalan  mesafenin oluşturduğu  sıcak nefesin yüzüme çarpmasından hissedebiliyordum ama ona rağmen gözlerimi açamıyordum. Ölesiye korkuyordum, ellerimi yumruk haline getirmiştim, oradan kaçmak karşımda kim varsa bir tane tekme ile canına okumak istesemde tek bir kılımı dahi kıpırdatamıyordum. Bir elin saçlarımı arkaya attığını hissettim, hala nasıl hareket edemediğimi anlayamıyorudum, gözlerimi neden açıp çığlığı basmıyordum ki benim derdim neydi? Sıcak nefes bu sefer boynuma doğru hareket etmişti, ufacık, küçücük bir öpücük kondurduğunu hissetmiştim. Ardından tenimi yakan bir acı ile gerilmiştim  ve sanki benim koklumu almak ister  gibi derin nefes alışını hissedebiliyordum. Gözlerimden yaşlar süzülmeye başlamıştı, korkuyordum, hemde çok fazla. Sonra bir anda o his yok oldu, gözlerimi açtım ve gözümün önünde hiçbir şeyin olmadığını fark ettim, panik halinde gözlerim odanın her yerine bakıp birini görmeyi bekliyordu. Odamın kapısının açılmasıyla adrenalinimin boşalması da bir olmuştu  ve bugünlerde ki tanıdık bilincimi kaybetme hissiyle yere düştüğümü hatırlıyordum. 

Şeytan ve Melek- "Masum Aşk   #Wattys 2015 "Where stories live. Discover now