Osman Çelik'in malikanesi
Yusuf Gazel'in hatırasından"Ortada bir vahşet var. Bu, öyle kabuğumuza çekileceğimiz bir durum değil. Kaldı ki, asla durmayacaklar. Fakir insanları özellikle seçiyorlar ki sesleri çıkmasın. Ne istiyoruz? Sıranın bizim çocuklarımıza gelmesini mi? Ölenlerin hiç mi değeri yok gözümüzde? Bugün biz kendi canımızın derdine düşersek yarın bu pislik bizim paçamıza bulaşmaz mı sanıyorsunuz?"
Sözlerim odada yankılanırken bu işten vazgeçmemiz için bizi çağıran Osman Çelik ve endişe ile karşımda oturan Murat beni dinliyordu. Kolayca vazgeçmeyeceğimi biliyordu ama yine de şansını deniyordu. Ne kadar derin kazarsak o kadar kötü kokan bu leş kuyusu paklanacak gibi değildi ben de biliyordum ama madem vazgeçecektik o zaman neden buraya kadar geldik?
"Biri psikolojisi bozuk bir psikolog," dedim elimdeki örgüte ait tanıtım kağıdını göstererek. "biri vahşi bir kasap gibi adli tıpçı, diğeri ise bir hayvan. Hayır," dedim sonra başımı iki yana sallayıp sözümü düzelterek. "bu hayvanlara hakaret olur. Onu dünya üzerinde karşılayacak bir kelime bulamıyorum. Zira b*k desem onu da sinek yer. Bunlardan hiçbir halt olmaz."
Osman Çelik ellerini birleştirip bıkkınlıkla öne doğru eğildi. Bitmeyecekti. Asla bırakmayacaktım bu işin peşini.
"Yav Yusuf komiserim ben seni seviyorum diyorum sen bana beni göz göre göre çukura at diyorsun. Bunu nasıl istersin benden? Ben de biliyorum ne illet olduklarını ama ha şurada üç kişiyiz nasıl yok edeceğiz onları anam babam?"
Ben de bıkkınlıkla nefes aldım ama konuşmaya da devam ettim.
"Ben de seni sevdim Osman abi, ama bu iş sevgi ile çözülecek bir şey değil ki. Sadece yorgan yanıyor diye gözlerini kapatıyorsun ama evi kurtaracağını sanman bir işe yaramaz çünkü tek bir yorgan bütün mahalleyi yakabilir."
"Bana madem onlar ateşe verdi, sen de körükle mi diyorsun yani?" diye sordu.
"Hayır, daha büyük bir yangın çıkart ki kontrol onlardan bize geçsin diyorum."
Osman Çelik ile birbirimize bakarken "Sadece üç kişiyiz," dedi Murat. "Nasıl tüm mahalle yanacak sadece üç kişiyle?"
Baş ve ve orta parmağımı şıklatıp işaret parmağımla Murat'ı işaret ettim. Zira tam üstüne basmıştı.
"İşte tam da bu yüzden sayımızı çoğaltmamız gerek zaten."Şimdi de Murat ile birbirimize bakıyorduk.
"Şimdi, siz benden adam mı istiyorsunuz?"
Hem ben, hem Murat Osman Çelik'e döndüğümüzde "Evet," dedim kararlı bir şekilde. "Mümkünse onlarca, yüzlerce ve yüz binlerce insan istiyoruz."
Osman Çelik ilk defa benim ne kadar ciddi olduğumu anlamıştı sanırım. Gözlerimdeki karalı bakış onun irislerini delip geçerken masasının üstündeki telefonun ahizesini alıp "Hüseyin, bana çabuk milli eğitim müdürünü bağla," dedi. Mafya dediğin aha da böyle olurdu işte. Eli her yere uzanan ahtapot gibi adamdı vesselam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PROFESYONEL
AdventureO bir hırsız. Dahası dolandırıcı ve yalancı. O bir profesyonel. Üstelik gerçek bir dâhi. Ve şimdi polisin ona ihtiyacı var.