~4~

1.1K 86 7
                                    

Gözüme gelen güneş ışığını daha fazla görmezden gelemeyerek yattığım rahatsız yataktan doğruldum. Güneşe söylene söylene pencerenin önüne yürürken buraya gerçekten bir perde gerektiğini düşündüm yoksa sırf bu yüzden bile delirebilirdim. 

Pencereden dışarı bakmaya başladım. 

Bahçedeki hastaları değilde hastanenin dışında kalan manzarayı izliyordum. Eğer hastane de olmak yerine evimde olsaydım kesinlikle elime kitabımı alıp manzaraya karşı keyif yapardım. Güzel hayallerimi yarıda bırakan şey kapının açılmasıydı. 

Gerçekten kapıyı çalamazlar mı? 

Aldığım nefesi geri vererek arkamı döndüm. Kapıda duran kişinin Cansu olduğunu gördüğümde yüzümü kocaman bir gülüş sardı.

"Günaydın Cansu!" derken 'u' harfini fazla uzatmıştım sesim fazla neşeliydi.

"Günaydın mı ?" dedikten sonra gülmeye başladı. "Saat iki oldu Doğa."

Ne iki mi? Harika kahvaltıyı kaçırmıştım.

"Kahvaltıyı kaçırdın uykucu, bahçeye çıkma fırsatını kaçırma!" derken yüzünde hafif bir tebessüm vardı. 

Kahvaltıyı kaçırdığım için üzülürken dudağımı büktüm ve tamam manasında kafamı aşağı ve yukarı salladım. Karnım gerçekten acıkmıştı. 

Buraya geleli tam üç gün olmuştu ve ben ağzıma tek lokma koymamıştım. Ah dün kapıma gelen tepsiyi unuttum. Şaşırsam da açlığım ağır basmıştı ve tepsiyi hemen alıp odamda ki çalışma masasının üstünde yemiştim. Sahiden acaba onu kim getirdi ? Cansu olduğunu düşünüyorum, yemek yemediğimi fark etmiş olmalıydı.

Bunları düşünmeye devam ederken açlığım yine kendini belli etti. Buraya geldiğimden beri yemek yemediğim için -kapıma gelen tepsi hariç- yemekhane nerede bilmiyordum. 

Aslında yemek saatlerini de bilmiyordum, Cansu bana sadece sabah kahvaltısının kaçta olduğunu söylemişti. Belkide diğer öğünleri istediğim vakit yiyebiliyordum? Öğrenmek için odamdan çıktım ve kapıyı ardımdan kapattım. Gözüm nedensizce karşıda ki odaya yöneldi. Gözleri mavi olan çocuğun adının Rüzgar olduğunu öğrenmiştim. Cansu bu üç gün boyunca odama beni kontrol etmek çok sık gelmişti. Odamdan ilk gün hariç hiç çıkmadığım için endişelendiğini anlamıştım. 

En son dün yatmadan yanıma kontrole geldiğinde dayanamayıp odamın karşısında kimin kaldığını sordum. Sanki bir şey anlamış gibi huzursuzlanıp "Rüzgar Erez." demişti. Sonra da odadan çıkmıştı zaten.

Rüzgarın kapısına hala bakmaya devam ederken kapısına doğru yürümeye başladım. Sonra koridorun ortasında durup ne yaptığımı düşündüm. Bir kaç saniye olduğum yerde dikilirken odasına gitme fikrinden vazgeçtim, bunu neden düşünmüştüm ki ?

 Bir görevliye yemek hanenin yerini sorabilmek ümidiyle uzun koridorda yürümeye başladım. Koridorda ben hariç kimse yoktu ama lobiden sesler geliyordu. Herhangi bir olayı önlemek amaçlı orada bir kaç bakıcı olma olasılığını kafamda tartarken hala yürüyordum.

Lobinin önüne geldiğimde anlamsızca gözüm ilk Rüzgarı aradı. Göremediğim için biraz üzülmüştüm. Neden üzülmüştüm bilmiyordum. 

Kafamdan bu düşünceleri yollayıp büyük olan odada bakıcı bulabilme ümidiyle göz gezdirmeye başladım. Büyük odanın sonunda, köşede ki duvarda biri kız biri erkek beyaz önlüklü iki kişi gördüm. 

Aradığımı bulduğum için sevinçli ve hızlı adımlarla onlara doğru yürümeye başladım. Yaklaştığımda adamın kıza sessizce baktığını fark ettim. Kızın sırtı bana dönüktü ama ses çıkmadığı için onunda konuşmadığını anladım. Kızın tam arkasında duruyordum ve ikisi de beni fark etmemişti. 

Bir anlığına hasta olabilme olasılıklarını düşünsem de kızın omzuna dokunup "Bakar mısınız?" demekten kendimi alı koyamadım. Elimin kıza değmesiyle kızın bir anda kulak tırmalayıcı çığlığı ile etrafa saldırması bir olmuştu.

Bunu gerçekten beklemediğim için korkmuştum. Ne yapacağımı şaşırıp "Yardım edin!" diye bağırmıştım. Etrafımızda ki diğer hastalar ilk geldiğim günün akşamı olduğu gibi el çırpıp şarkı söylüyorlardı. 

Tanrım! Bunların derdi neydi? 

Ben hala yardım edin diye bağırırken yanağıma aldığım keskin darbe yüzünden yere düşmüştüm. Ne olduğunu anlamayarak acıyan yanağımı sanki geçecekmiş gibi tuttum. Elime yoğun sıcak bir sıvı gelmişti.

Yanağım mı kanıyordu?

Kafamı kaldırıp kıza baktığımda odada ki gürültü kesilmişti.

Az önce sağa sola saldıran kız şimdi tam önümde yüzünde ki şeytani gülüş eşliğinde sağa sola sallanıyordu. Kızı incelerken ayağa hızlıca kalktım. Elindeki kanlı camı fark etmemle bana onunla vurduğunu anlamam eş zamanlı olmuştu. Geriye doğru bir adım attım. Gözlerim hala kızın elinde ki camdaydı. Kız bana doğru yürümeye başladığında adeta kanım donmuştu. Yerimden hareket edemeyerek kızı izlerken üzerinde benim kanımın bulunduğu camı bana doğru kaldırdığını gördüm. 

Bana saplamak için harekete geçtiğinde ise gözlerimi sıkı sıkı yumup ellerimle yüzümü kapattım. Ben kendimi karanlığa kapatmışken kulaklarım hala olan biteni duyuyordu. O camın şu anda bana saplanmış olması gerekiyordu, ne olmuştu ?

Kulaklarım beni ilk günden etkileyen o inanılmaz ses tonunu duydu, Rüzgarın sesiydi bu. Fısıldayarak konuşmuştu ama "Lanet olsun !" dediğini anlamıştım. 

Gözlerimi açmaya hala korksam da merakım beni çoktan ele geçirmişti. Ellerimi yüzümden indirerek yavaş yavaş gözlerimi açtım. Gözlerimi ışık kamaştırırken rüzgarın önümde sırtı dönük bir şekilde durduğunu gördüm. 

Daha demin bana saldıran kızın ise yerde "Hayır ben yapmadım. Hayır, hayır!" diye sayıkladığını gördüm. Ne olduğunu anlamaya çalışırken Rüzgar bana aniden döndü ve

"Doğa! İyi misin!" diye bana korkuyla sordu. O Duygu barındırmayan derin mavi gözleri bu sefer kendini belli etmişti. Korkuyordu ve benim için endişelenmişti. Benim için gerçekten endişelenmişti. Bunları düşündüğüm sırada Rüzgarın elinde ki kanı gördüm, eli kanıyordu!

"E-elin kanıyor" diye dehşetle konuştum. 

Rüzgar "Sen iyi misin diye sordum!" derken sesinde ki sabırsızlığı hissetmiştim ve hala korktuğu belliydi. 

Sorduğu soruya cevap vermeyerek Rüzgarın yaralı elini avuçlarımın arasına aldım ve "Hemen revire gitmeliyiz!" diye dehşetle soludum. Ardından devam ettim ve "İyi misin ?" diye sordum ve gözlerinin içine baktım. Gözlerinde bu sefer şefkati yakaladım aynı zamanda sabırsızlandığını da fark ettim.

"Evet iyiyim ama elin..." deyip sözümü nasıl tamamlayacağımı bilemediğim için yarıda kestim. Sorusuna cevap verdikten sonra tekrar duygu barındırmayan uçsuz bucaksız mavi gözleri geri gelmişti. 

Yanımdan geçerken "Güzel." deyip yürümeye başladı. 

Zamanında burada olamayan görevliler şu anda bana saldıran kızı sakinleştirmeye çalışıyorlardı. 

Arkamı dönüp rüzgara baktığımda çoktan gittiğini gördüm. Diğer hastalarda kendi işlerine geri döndüklerini fark ettim. 

Etrafıma bakınırken hala olayı idrak etmeye çalışıyordum. Kız bana saldırdı sonra.. Sonra Rüzgar önüme geçip beni kurtardı ve beni yaralaması gereken cam onu yaralamıştı. Bunu neden yaptığına anlam veremezken aklıma gelen şey kafama çekiç inmiş etkisini yarattı. Rüzgar bana "Doğa iyi misin?" diye sormuştu. 

Hemde korkuyla, beni mi önemsemişti? Rüzgar bana adımla hitap etmişti? Rüzgar adımı biliyordu. Adımı nasıl bilebilirdi ? Benim onu merak ettiğim gibi o da mı beni merak etmişti ? '

Ama bu çok anlamsız'? diye kendimle konuşurken içimi tarif edemeyeceğim bir merak sardı. Rüzgar adımı nasıl bilebilirdi ? Benim için niye bu kadar korkmuştu ? Ve bunların beni sevindirmesinin nedeni neydi ?

Zamansız AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin