~12~

836 67 6
                                    

Mültimedya da Rüzgar var.

Umarım beğeneceğiniz bir bölüm olmuştur. Keyifli okumalaar.

----------------------

Gece uykumu bölen şey kapımın çalınmasıydı. Dejavu? Vücudumda ki bütün hücreleri korku esir alırken merakta baş göstermeye başlamıştı. Yatağımdan sessizce kalktım. Hep korku filmlerinde karakterlere 'Oraya gitme! ' deriz ya duymadıklarını bile bile. Şu anda bu sesler benim kulağımda inliyordu. Kapının yanına vardığımda camdan dikkatlice baktım fakat hiçbir şey görmedim. Gerçekten dejavu mu yaşıyordum? Kapıyı aralayıp karanlık koridora bakacak olmuştum ki bir anda önüme çıkan siyah siluet ve ağzıma kapanan elle odama geri sokuldum. Bu el, bu koku nedensizce bana tanıdık geldi. Odamın penceresinden süzülen ay ışığını kullanarak bunların sahibine baktım. Rüzgâr.

"Sessiz ol ufaklık, benim" Kendimi tutamayarak "Ben. Ufaklık. Değilim" dedim bütün kelimelerin üzerine basarak. Rüzgâr şu anda odamdaydı ve ben böyle mi kafamı dağıtmaya çalıştım? Günlerdir yanıma gelip halimi hatırımı sormamıştı. Bir geçmiş olsunu bile çok görmüştü. Gözlerimin içine bakmamıştı bile. Şu anda burada karşımda bu saatte durmasının nedeni neydi? Evet, yanına gidip beni kurtardığı için bir teşekkür edebilirdim ama zaten onun yüzünden orada değil miydim? Sahi niye Kayra ona karşı beni kullanmıştı?

Ona ufaklık olmadığımı söyledikten sonra şaşırmıştı. Kaşları hala çatıktı ama gözleri biraz daha açılmıştı. "Şu an odanda, karşında duruyorum ve sen ufaklığa mı takıldın 'ufaklık'? İki kere ufaklık demişti ve ikisini de aynı tonda vurgulamıştı. Ah sesi... Başka zaman iç sesim, başka zaman.

Dediklerinden sonra gözlerimi devirdim. Gerçekten hep böyle ukala olup olmadığını merak ettim. Kendini beğenmişti ve bu konuda oldukça haklıydı. Asıl sinirimi bozan buydu. Ona bunu kesinlikle tattırmamayı kendime görev edinerek cevapladım. "Şu an burada olman benim için ne ifade etsin ki? Ufaklık dan takılacak başka bir şey yok." Ben zihnimde kendime beşlik çakarken Rüzgârın dudaklarında çarpık bir gülüş oluşmuştu. Ve bunu söylemeden geçmek istemiyorum gerçekten ama gerçekten ciddi anlamda çekiciydi. Aramızda bir iki adımlık boşluğu kapatırken bende refleks olarak geri adım atmıştım. O bana bir adım atıp yaklaşırken bende bir adım geri atarak ondan uzaklaşıyordum.

Hayatım boyunca hep bunu yapmamış mıydım? Bana yakınlaşmak isteyen insanlardan böyle uzaklaşmamış mıydım? Ben buydum. Soğuktum. İnsanlardan uzaklaştığımda onlar da beni yalnız bırakırlardı. Emir hariç. Emir onu itmeme rağmen yanımdan hiç ayrılmamıştı. Ama istisnalara takılmaya gerek yok. Ben soğuktum.

İleri ve geri hareketlerimiz devam ediyordu. Birkaç adım sonra büyük ihtimalle sırtım duvar ile buluşacaktı. Yine bir dejavu hissinin doğmasını engellemek adına sırtımı Rüzgâra döndüm ve "Burada ne işin var Rüzgâr?" dedim. Tam zamanında arkamı dönmüştüm tahmin ettiğim gibi duvara yalnızca birkaç adım kamıştı. Bir anda koluma yapışan bir elle önüme döndürüldüm ve arkamda kalmış olan birkaç adımlık mesafede ki duvara ittirildim. Sırtım duvarla sert bir şekilde buluştuğunda ağzımdan hafif bir inilti kaçtı. Odada ki camın hemen yanına yaslanmıştım.

Rüzgârla duvar arasın da kalmıştım. Anlık şokun etkisiyle nefes alışverişim hızlanmıştı. Her nefes aldığımda Rüzgâra değiyordum. Yanına yaslanmış olduğum camdan içeriye ay ışığı süzülüyordu ve Rüzgâra çarpıyordu. Karanlıkta yüzüne ay ışığı vurduğu için kirpikleri yüzünde gölge oluşturuyordu. Dudakları yarım açılmıştı ve onun da nefes alış verişi normale göre hızlı sayılabilecek bir haldeydi. Ay ışığı Rüzgârın yüzünü daha net görebilmeme neden olmuştu. Rahatlıkta koyulaşmış mavi gözlerini görebiliyordum. Nefes alışverişim düzelmemişti ve hala nefes alırken Rüzgârın gövdesine değiyordum. Ah! Onun üzerindeki etkimi yeni fark etmiştim ve ölesiye utanmıştım ki.

Zamansız AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin