~23~

644 54 13
                                    

Oy ve yorumlarla düşüncelerinizi benimle paylaşmayı unutmayın! Umarım beğenirsiniz, keyifli okumalar...

--------

Gözlerimi birkaç kez kırpıştırıp uyku sersemliği ile etrafa bakındım. Ardından kendime geldiğimde hızla yattığım beton zeminden doğruldum ama başıma giren şiddetli ağrı, başımın dönmesine neden oldu ve tekrar yere düştüm.

Elimi başımın arkasına götürdüğüm de sargı bandını fark ettim. O adam kafamı yere çok hızlı vurmuş olmalıydı.

Bu sefer yavaşça oturdum ve sırtımı soğuk beton duvara yasladım.

Bulunduğum oda hapishane hücrelerini andırıyordu. Daha önce görmemiştim ama izlediğim filmlerde aynı böyleydi. Sağlam olduğu buradan bile belli olan kalın kapının arkasından gelen çığlık sesleri tüylerimi diken diken etmişti. Kafamı yukarıya kaldırıp hücrenin ışık alması için yapılan, -olmaması da bir şeyi değiştirmeyecek olan- parmaklıklarla kapatılmış dikdörtgen küçük bir pencereyi gördüm. Tavan köşelerinde örümcek ağlarını görüyordum fakat böcekleri görememiştim. Biraz daha dikkatli bakacak olursak örümcek ağları sadece tavanda değil odanın birçok yerinde vardı.

Yanımda ki duvardan duyduğum tıkırtılarla oraya kulak kesildim. Emekleyerek duvarın köşesinde gidip dinlemeye başladım.

"Doğa?"

"Rüzgar!"

"Sonunda uyandın ufaklık." Dedi ve rahatladığını belli ederek seslice nefesini dışarıya verdi

"Burası neresi? Diğerleri nerede? Kayra iyi mi?" tek solukta aklıma gelen tüm soruları dile getirmiştim.

"Hastanenin tehlikeli hastaları tuttuğu yerdeyiz. Mete, diğer yanında ki odada, Kayra ise karşında. Kayra'nın omzunda ki plastik kurşunu çıkarttılar, sonra onu da buraya getirdiler." Diye bütün sorularıma tek tek cevap verdi.

"Şuna bak, küçük bir ufaklığa rapor veriyorum." Dedi muzipçe. Yüzümde hafif bir gülümseme meydana geldi. Ardından iç sesim burada, bu halde olmamızın nedenini yüzüme vurdu.

'Senin yüzünden!'

Başımı önüme eğdim. Özür dilemek için hazırlanıyordum ki Rüzgar benden önce davrandı.

"Sen iyi misin?"

Başımız zaten benim yüzümden dertteyken birde benim için endişelenmesini istemediğim için yalan söylemeyi tercih ettim.

"İyiyim, aslında şey b-ben" sözümü kesti.

"Yalan söylüyorsun." Diye kızgınlıkla soludu.

"Hayır, gerçekten iyiyim sadece biraz başım ağrıyor. Önemli bir şey değil." Derken kendisini yeni belli eden karnımdaki sızıyı elimle ovalıyordum.

"O namussuzun sana nasıl vurduğunu gördüm. Onu öldüreceğim." Son cümlesini kendi kendine sesli bir şekilde söylemişti.

"Özür dilerim."

Rüzgardan cevap gelmediğinde açıklama gereği duydum.

"Benim yüzümden oldu. Kendi çıkarlarımı bu kadar düşünmemiş olsaydım Kayra bu halde olmayacaktı, biz bu halde olmayacaktık. Ç-çok özür d-dilerim." Sesimin titremesine engel olamamıştım.

"Çıkar dediğin şey senin babanın hayatı Doğa! Hiçbiri senin suçun değil daha önce her birimiz zaten buraya gelip aç ve susuz kaldık! Bizi değil sen kendini düşün! Şu hale bak karnının ve sırtının morardığına yemin bile edebilirim sen hala bana iyi olduğunu söylüyorsun!"

Zamansız AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin