4| Tek bir saç teli ve onun anlamları.

629 110 307
                                    

"Yaşlı adam!"

Yibo okula gitmeyerek tembellik yapmak istediği bir günün öğleninde, alacaklı gibi girdiği dükkanda sesini duyurmak için bağırmıştı. Bağırmasına gerek olmadığını biliyordu, Zhan onu hep duyardı ama sırf bunun için bile avazı çıktığı kadar bağırabilirdi.

"Neredesin Xiao Zhan efendi!"

Bir kez daha bağırdığında Xiao Zhan elinde tuttuğu onarılmaya muhtaç kitap ile çıkagelmiş ve sanki onun varlığı, dükkana aitmiş, Yibo oradaki antikalardan biriymiş gibi olağan bir tavırla yanından yürüyüp geçmişti.

Şaşkın bakışlarının takip ettiği adam ona bakmadan masasına yöneldiğinde güçlü birkaç adımla ve kollarını abartıyla hareket ettirerek yanına doğru yürüdü.

"Ben açım bana yemek yap. Geçen gün söz vermiştin bu yüzden yan çizemezsin."

Büyük olan onu baştan aşağıya süzdü ve nihayet yüzüne, ona yaklaşarak gözlüğünün üzerinden baktı. Saniyeler sonra kitabını zarar vermeye korkarak kenara bıraktı.

"Yemek zaten hazır."

Yibo şaşkın sesiyle, "Ben gelmeden hazırladın mı yani?" Diye sorduğunda Zhan gülümseyerek dükkanın arka kısmına doğru yürümeye başladı. Küçüğün peşinden gelmeyerek orada durduğunu gördükten sonra ise adımları yavaşladı ve onu yanına çağırdı.

"Bugün sevmediğin dersler var diye okula gitmediğini biliyorum Bu yüzden yanıma geleceğini düşündüm. Şimdi düş peşime, yemekler soğursa yine kızıp bağıracaksın."

Kendinden emin bir tavırla söylenen sözler üzerine küçük olan az önceki sert adımlarına benzer adımlarla Zhan'ın yanına giderken parmağını ona uzatıp, "Sen!" Diye bağırarak çıkıştı. "Bir şeyi de bilme be adam!"

Zhan'ın dudağının kenarı onun yüksek sesini duymasıyla  yukarı doğru kıvrılırken, kendisine uzanan ince parmağı tuttu ve küçüğün bedenini peşinden sürükleyerek yarım kalan yürüyüşüne devam etti. Yibo bağırmaya devam etse de parmağını Zhan'ın eli arasından kurtarmak için hiçbir şey yapmamıştı.

Zaten birkaç gündür epey uysaldı, bir şeyleri parçalara ayırmak ve belkide kabul etmek ona sahiden de iyi gelmişti. Sonraki günlerde ise olanlardan ikisi de hiç bahsedememişti. Bu ikisi arasında yazılı olmayan ama hep uyulan bir kural gibiydi. Can sıkan bir olay yaşandığında Yibo bunlara konuşma yasağı getirir ve Zhan da sorgulamadan ona itaat ederdi.

Bu yüzden Yibo ne yaşanırsa yaşansın olayın ertesi günü dükkana gelerek rahatca Zhan 'a sataşıp ona dilediğince bağırabiliyordu. Tüm dünyadan ayrı korunaklı bir liman, rüzgarlardan sarsılmayan bir ağaç gibiydi Zhan'ın yanı ve itiraf edemese bile onsuz yaşamanın çok zor olacağını biliyordu.

"Yemeklerini beğenmezsem bana dükkanından bir şey vereceksin yaşlı adam." Zhan küçük mutfağına girerken kafasını çevirip ona yandan bir bakış attı ve o, duruşunu  dikleştirip devam etti. "Eğer vermezsen gitmem bir yere ona göre."

"Peki, ne istersen vereceğim."

Masaya oturur oturmaz yemekleri tabaklara koymaya başlayan adamı seyretmeye başlamıştı, bir yandan da elleri masanın zeminine ritimle dokunuyordu. Fakat verilen bu cevabı duymasıyla parmakları durmuş, nefesini tutmuş ve anlam veremediği bir şekilde donup kalmıştı. 

"Gideyim istiyorsun yani, o yüzden mi ne istersem vereceksin?" Diye sorduğunda  titreyen dudakları ve sesi yüzünden herhangi bir yere kafa atarak kendisini cezalandırmayı istedi. Gözlerini, işini bırakıp ona dönen adamdan uzağa kaçırmak istediğinde bu sefer de cam kenarındaki tanıdık çiçeği gördü.

küçük işlerin adamı ve ebruli~yizhan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin