31| Yibo amcanın duydukları.

445 45 49
                                    

Merdiveni çıktığı anı hatırlamıyordu; çok kısa sürmüş de olabilirdi çok uzun bir süre de. Az önce kendisini yanına çağıran kadının odasının önüne geldiğinden beri ayakta dimdik dursa bile belirsizce sarsıldığını ve bu sarsıntının bedenini köksüz cılız bir ağaç gibi salladığını düşünüyordu. Ama ne yazık ki bunu teyit etmek için soru soracağı birisi yoktu yanında. Üstelik kapı da o henüz derin bir nefes alamadan içeri taraftan açılıvermişti.

Birden bire kendisini karşısında bulduğu kadının yüzünde yılların haklı çizgileri vardı; temiz bir ciddiyet hakimdi ve derli toplu gri saçlarına baktıktan sonra Xiao Zhan onunla gerçek anlamda göz göz gelebilmişti. Bayan Hua ciddi olsa bile gözlerindeki merhameti gizleyemiyordu ve bu karşısındaki adamı ağlatmaya yeterliydi.

"Öğrendin mi?" Dediğinde sitemkar çıkan sesinin oldukça farkındaydı. Fazla sitem etmek niyetinde değildi ama en azından birkaç cümleyle bu isyanını dile getirebilmeyi istiyordu. "Anladın mı gitmekle hallolmayacağını?"

Xiao Zhan gözlerini kapadı, başı aşağıya düşmüş birkaç kez onaylar gibi sallamıştı. Silmek ve zihninden kökünü kazımak istediği anıları giderek yok edeceğini düşündüren o büyük sanrı çoktan bırakmıştı ellerini. Lakin hatrı sayılır bir mesafe yol aldığından olsa geri dönmek her ne kadar öyle olmasa da hep zor, hep ertelenebilir gibi gelmişti.

İşte şimdi yaşamından söküp atarsa derdinden ve kederinden kurtulacağına inandığı o merkez noktadaydı. Tamamlanan bir yapbozdan farksızdı. Her noktası net, her detayı anlaşılır açık bir metin gibi okunuyordu karşı taraftan.

"Oğlum." Diye konuşan kadından sonra durdurmak konusunda çaba gösteremediği ağlayışı yavaşladı ve kesik kesik nefeslerine bölünse de tekrar etti az önce duyduklarını.

"Gitsem de halledemedim."

Xiao Zhan elleriyle yüzünü kapadığında sarsılan omuzlarından tutan kadın onun içeriye doğru çekti. Bir yandan da, "Gel, gel otur şöyle. " demişti ve Xiao Zhan masa karşısındaki kahverengi koltuğa oturduğunda dirseklerini dizlerine yaslayarak biraz daha ağlamıştı. Kendisini yavaş yavaş öldüren bir zehri nihayet bedeninde atıyor gibi hissediyordu; bu yük hem çok ağırdı ve hem de hafifliyordu.

"Ben hiçbir şey yapamadım." Dediğinde başını kaldırarak yanında oturan kadının merhametli yüzüyle karşılaştı. "Hiç düzeltemedim Hua anne."

Yaşlı kadın, yaşı neredeyse 30 olan Xiao Zhan'ı bir çocuğun başını okşar gibi okşadı. Onu görmeden önce daha çok kızarım diyordu ama ağlamaktan kızaran gözlerine ve suçluluğun yerleştiği çökkün omuzlarının titreyişine baktıkça daha fazla devam edememişti. Yufka yürekliydi; hiç çocuğu olmamıştı ama onlarca çocuğun anne dediği bir kadındı.

"Söyleme böyle, onca vakitten sonra geri gelebildiysen ,artık daha sakinsindir. O zamana göre daha az ağlıyorsundur." Dedi Bayan Hua ve Xiao Zhan'ın çenesinden aşağıya düşmek üzere olan gözyaşını elinin tersiyle kuruladı. "Elini tutan birileri de vardır."

Xiao Zhan burnunu çekerek kirpiklerine dadanan ıslaklıktan gözlerini sıkıca kapatıp açarak kurtulmayı denedi. Az önce çenesinde hissettiği pürüzlü parmaklar saçlarına uzandığında başını yere eğip yine sallmamıştı kafasını. "Artık çok ağlamıyorum. Elimi tutan birisi de var. Ama yine de gelemedim bu zamana kadar."

Xiao Zhan bunları derken suçlu bir tavır takınmıştı. O eve gelene dek, karşılaştığı şefkat ve koşulsuz sevgiyi hissedene kadar bunca vakittir onlar olmadan nasıl yaşadığını anlayamıyordu. Lakin bu sonuçsuz fikirleri ve mahcubiyeti Bayan Hua'nın hoşuna gitmemişti. Kadının kaşlarını çatarak konuşmasının sebebi buydu.

küçük işlerin adamı ve ebruli~yizhan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin