35 |Ev olmak, eve dönmek.

311 25 20
                                    

“Başım dönüyor.”

Sıcak kumların üzerine uzanmaya devam ederken mırıldandı. Büyük olanın serdiği örtü ayaklarına yetmemiş, açıkta kalan ayakları kuma batmıştı. Bir kolu başının altında öteki de yanında uzanan Zhan’ın kolunda hafifçe gezinip duruyordu.  Göz kapaklarında şikayetçi olmadığı bir ağırlık vardı. Arada bir kapatıp açmak için aceleci davranmadığı gözleri bütünüyle kapanmak için sızlasa da uyumayacaktı çünkü konuşmak istediği bütün konular dilinin ucunda bekliyordu.

“Ama bundan daha iyisi olamazdı.”

Xiao Zhan ona yanıt vermeden bekledi. Eve gitmek üzereyken birden kontrolü eline alan Yibo rastgele gittiği yolların ardından onları sahile ulaştırabilmişti. Zhan buna başta itiraz edecek gibi olduysa da sonunda bırakmış ve Yibo’nun peşine takılmıştı. Omuzlarına biriken gerginliği yeni yeni fark edebiliyordu. Üzüntüye boyanan anılar silsilesi hızlı bir film gibiydi zihninde. Son günler yorucu geçmişti.

Uzayan sessizlik yüzünden küçük olan yanındaki adama döndü. “Ge, ne düşünüyorsun?”

Bu soru Zhan’ı düşünce silsilesinden kısa bir süreliğine de olsa kurtarmıştı. Kısa süreliydi çünkü sonuna nokta koyulmadıkça hep devam edecekmiş gibi duran cümlelere benziyordu düşünceleri.

“Hey bana bak.” Yibo yerinden doğrulsa da hala düşünceli görünen adamın çenesinden tutup kendisine bakmaya zorladı.

Gözleri birleştiğinde Zhan’ın gözlerine göğün birkaç yıldızı misafir olmuşcasına parlamıştı. Konuşmadan Yibo’ya baktığı sırada esen meltem hoş bir his bırakıp sıyrılıp gitmişti aralarından. Hava nemli, deniz sakin ve aralarındaki çekimin her seferinde yenilenen anlamı parmak uçlarındaydı. Konuşmadan anlaşmanın ve konuşmayınca sıkılmamanın ne büyük bir şans olduğunu düşünen Yibo düşüncelerine dolanan tüm duygusal heceleri toplayıp yeni bir cümle yaratmak istemişti ama buna karşılık Zhan ondan önce konuşmuştu.

“Çok güzel olduğunu düşünüyorum. “ Yibo gözlerini kapatırken duyduğu kadife sesin kulaklarını okşamasına izin verdi. “ Bakışlarının, dokunuşunun ve  burada, yanımda olmanın güzel olduğunu.”

Gözlerini açtığında bedenini hafifçe yana kaydırıp terlediği için nemli olan saçlarını Zhan’ın omzuna sürttü. “Her defasında seninkinden daha güzel bir cümle söylemek istiyorum ama kazanan hep sen oluyorsun. Bu oyunu bozamıyorum.”

Zhan’ın hoş bir tınıyla güldü.“ Tamam, bir seferlik izin vereceğim. Söyle istediğini.”

Hevesle ellerini birbirine vurmuştu.“Ciddi misin?”

“Ciddiyim, hadi konuş bekliyorum.”

Önce düşünüyormuş gibi yapan ama bir saniye bile düşünmeyen gencin ilk cümlesi netti.

“Seni seviyorum.”

Onu dinleyen adamın yüzündeki gülümseme büyüdü. Bunun hayalini bile kuramadığı zamanlar olmuştu. Dükkanından dışarıda çıkamadığı günlerde kalbindeki sağlam ve güçlü iplikleri her gün yanına gelip kendisiyle konuşan genci düşünerek örmüştü. Şimdi o zaman düşünmeye bile cesaret edemediği şeyleri yaşıyordu ve kendisi için o son nokta olsa da Yibo için değildi.

“Sana baktığımda…nedense hala heyecanlanıyorum. Oysaki ezberledim yüzünü ama var bir tuhaflık.”  Yibo elini çenesine götürüp kısa bir süre aslında konuşmak istediklerinin bunlar olmadığını sorgulasa da üzerinde durmadı ve devam etti. “Hmm.. bir de şey var. Sen bir şeylerle uğraşırken, uğraştığın şey küçük olsa bile tüm dikkatini ona veriyorsun. O sırada seni izlemek ve rahatsız etmek çok hoşuma gidiyor “

küçük işlerin adamı ve ebruli~yizhan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin