8| Uykusuz uyku.

605 107 308
                                    

"Sıkıcısın."

Yibo masasında çalışan adama bakarken o gün kaçıncı kez olduğunu bilmeden söylemişti bunu. Zhan ona cevap vermeyerek elindeki kitapla ilgilenmeye devam ettiğinde, yanaklarını şişirdi ve oturduğu sandalyede geriye doğru yayılarak etrafı seyretti bir süre.

"Yaşlı ve sıkıcısın."

Konuşması yeniden bir karşılık bulamadığında neredeyse çığlık atarak saçlarını çekecekti. İçinde sanki bir volkan, ateşlenmeyi bekleyen bir torpil fitili vardı, ya da bir fırtına esip duruyordu. Evet, hepsi içindeydi çünkü, dışa vurmak için o büyük inadını kırmalıydı.

Bu, Yibo için çok zordu.

Birkaç gün evvel parkta işittiği kelime kafasında dönüyor, dönüyor ve sadece dönüyordu. Başka bir zaman olsa ve konu, başka bir şey olsa öğrenene dek Zhan'ı bırakmazdı. Ama bu sefer sırf o zaman unutacağım dedi diye soramıyor ve kendisini büyük bir inadın kucağında attığından, çıldırmamak için tanrıya dualar ediyordu.

"Yaşlı, sıkıcı ve aynı zamanda kabasın."

Zhan yarım bir gülüşle yüzüne baktığında gözlerini devirdi. İçi içini yiyordu ve sırf bu yüzden birkaç gündür okuldan sonra hemen Zhan'ın yanına geliyor, sürekli olarak söyleniyor ve çaresizce sormasına gerek kalmadan onun Ebruli'yi açıklamasını bekliyordu.

Biliyordu, Xiao Zhan söylemeyecekti, Ama yine de bu büyük merak, bu ezici inat onu başka bir şey yapmasına izin vermiyordu. Etini sıkıştırıp, kendine türlü küçük eziyetler yapma isteği ile dolduğu sırada Zhan uzun bir aradan sonra ona seslendi.

"Yibo? "

Yibo bir an heyecanla kafasını kaldırıp doğrulsa da sonra gözlerini kaçırdı, bedenini eski haline getirdi. Neden heyecanlandığı ve niçin bunu saklamak istediği üzerinde durmadan, daha doğrusu bundan kaçarken büyük olanın konuşmasını bekledi.

Onun bu halini gören adam daha büyük gülümsedi, eliyle gözlüğünü düzeltti ve uzaktaki raftan rastgele bir şeyi eliyle gösterdi. "Oradakini bana getirir misin diyecektim."

Dudaklarını birbirine bastırırken gözlerini kapadı ve içinde yükselen öfkeyi dizginlemeye çalıştı. Günler sonra kulağı ebruli ile bir şey duyacak diye heyecan yapması saçmalıktı. Üstelik daha biraz önce, onun söylemeyeceğine inandırmıştı kendisini.

"Yaşlı adam..sen var ya.."

Dişlerinin arasından konuştuktan sonra bir hışımla yerinden kalkıp Zhan'ın gösterdiği rafa yürüdü sert adımlarla. Eski ve kıymetli parçalara göz gezdirirken sordu. "Ne istiyorsun çabuk söyle."

Büyük olan onun kızsa bile ayaklanıp ne istediğini sormasına epey mutlu olmuştu. Son zamanlarda Yibo çeşitli sözlerle huysuzluk yapmaya devam etse de, davranışları daha sakin ve uysal bir hale gelmişti. Zhan onu izlemeye bayılıyor ve zaman zaman küçük sözlerle sinirlendirmek gibi işlere girişiyordu.

"İhtiyar, ne istediğini mi unuttun? Kafan gitti yine sanırım. Söylesene ne istiyorsun."

Yibo'nun sabırsız sesine karşılık muzip bir ifadeyle omuz silkti, arkasına yaslandı rahatça.

"Tamam ihtiyacım kalmamış."

Durduğu yerde tepinen gence bakarken küçük bir kahkaha attı. Bugün epey mutlu oluşundan mı, yoksa Yibo'nun tüm gün söylenip durmasına rağmen dükkandan gitmemiş olmasında mıdır bilinmez her zamankinden daha keyifliydi.

"Sen! Oyun mu oynuyorsun benimle be adam!"

Dirseklerini masasına koyup, yüzünü elleri arasına alırken, bağırıp duran Yibo sert adımlarla yanına yaklaşıp önüne dikildi. Elleriyle masadan destek alıp öne doğru eğildiğinde kaşlarını çatmış ve yüzü kızarmıştı. Zhan ise hala gülüyordu.

küçük işlerin adamı ve ebruli~yizhan Where stories live. Discover now