15| Ölen bir çocuk için hiç üzülmeyen dünya.

634 95 366
                                    

Zhan'ın hayatını ele aldığımız bir bölüm oldu, dikkatli olalım. Yazım hataları varsa da üzgünüm. İyi okumalar~

Adımlar atıyordu.

Hızlı, duraksız ama dengesiz adımlarla az önce kalp çarpıntısıyla birlikte yürüdüğü yolda evine geri dönüyordu. İlerleyişi daimi olsa da, hatta ardından yürüyen adamın kendisine yetişmesine olanak tanımayacak kadar kararlı olsa da, sanki duruyor ve inandığı ne varsa olduğu yerde onların ölülerine gömülüyordu.

Uzaktan görüşüne giren tanıdık dükkanı gördüğünde koşmaya başladı. Zhan'ın seslenmelerini duymadan koşarken kulaklarında onun sesi yerine parktaki çocuğun şaşkın sesi doluyordu. Nihayet nefes nefese dükkanın önüne geldiğinde yanan ciğerlerine elini götürdü. Arkasından koşup gelen Zhan'ı bekledi, o yaklaştıkça öfkesinin merhametsiz ellerine düşmeye de aynı şekilde yaklaştı.

"Yibo."

Normalde ismini ondan duymayı severdi. Bu yüzden bazı zamanlar Zhan ona seslendiğinde bilerek cevap vermez, birkaç kez daha dinlerdi ismini ondan. Ama şimdi kendine olan tahammülü sıfırlanarak seslenişin ikinci seferine müsaade etmemiş ve yere bakmaya devam ederken yanına nefes nefese gelen adama bakmadan susturmuştu onu.

"Kapıyı aç."

Zhan titreyen elleriyle cebindeki anahtara uzanırken tüm duygularına ayna olan gözlerini Yibo'dan ayırmamıştı.

Bunu yaşamayı hiç beklemiyordu.

Mutluluğun baki kalacağına niye inanmıştı bilinmez, güzel bir günün böylesine ters yüz olacağını asla ummamıştı. Parkta arkasını döndüğü gibi hızla yürümeye başlayan Yibo'ya bakarken bir korku resmi çizmişti zihninde, o resmin orta yerinde çarpıcı gölgelerle kendisi hayat bulurken, eski öğrencisine kısa birkaç cümle kurmuş ve şaşkın çocukları ardında bırakarak Yibo'un peşine düşmüştü.

İnanmak istemiyordu.

Kapıyı açtığında üzerinde o aniden tepetaklak oluşun şaşkınlığı ve her şey çok kötü olmadan düzeltebilmenin zayıf umudu vardı. Kafasında kurduğu cümleleri anlamlı sıralara koymaya çalıştığı sırada yere bakmaya devam eden gence elini uzattı. Bir kez daha ismini seslendi.

Yibo ismini yeniden duyduğunda kendisine olan kabulsüzlüğü çoğaldı ve yüzündeki o iğrenti ifadesiyle kendisine uzanan elden kaçınarak dükkandan içeriye girdi.

Kafasını yerden bir kez olsun kaldırmamıştı.

"Ben..ben yıllar önce bıraktım öğretmenliği." Diyerek konuşmaya başlayan Zhan geçmiş zamanın geçmemiş yaralarıyla titredi bir kez. Yutkundu, ağlamaya yakın oluşu yüzünden sesinde bir dengesizlik vardı. "Ben hep geçmişi unutmak istedim. Bu mesleği hiç seçmemiş olmayı diledim. "

Yibo tişörtünün eteklerine uzandı, kendisine saplanmak için zor tuttuğu tırnaklarıyla kumaşı sıkıştırdı. Duyduklarını olduğu haliyle algılayamıyordu sanki. Hala öylesine şaşkındı ki, karşısında duran adamı bir sınıfta, öğrencilerle hayal etmeye çalışıyordu.

Onun kafasındaki öğretmen profili hep kötü olmuştu. Onun hiç bir öğretmeni hayatında ince bir noktaya dokunmamış ve yalan yok, onu da pek sevmemişlerdi. Şimdi hem bunu düşünüyor, hem de Xiao Zhan için, kafasında koyduğu iyi anlamları silerek yerlerine kocaman soru işaretleri bırakıyordu.

"Yibo."

"Kes sesini!"

Kafasını ilk kez yerden kaldırdığında midesi bulandı. Kendisine doğru büyük bir nefret geliyordu bir yerlerden, yerini bilmiyordu ve bu yüzden durduramıyordu. Varlığı fazla gelmişti, anılarındaki onlarca Yiboyla birlikte kendisinden yaka silkiyordu o anda.

küçük işlerin adamı ve ebruli~yizhan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin