12| Göğsünde, sol kaburgalarının orada bir yerde.

760 97 472
                                    

"Hayır! Tutmayın beni çok fenayım."

Sarılan bedenleri izleyen üçlüden bayılmaya hevesli olan bir kez daha konuştuğunda, Zhan hala Yibo'nun kolları arasında, Yibo da fısıldadığı kulağın dibinde sıkıntının tüm yakın anlamlarıyla ifade edebileceği ağır bir bekleyişin içindeydi. Dudaklarının sızladığına aksi iddia edilmeyen yeminler edebilirdi. Düşünmeden daldığı o sıcak denizin yüzeyine çıkmayı istiyor, öyle ki kıskanmanın ne demek olduğu bilgisini bile unutabilmeyi diliyordu.

Çünkü yanıyordu.

Tüm hislerinin ateşinde yıkanıyordu sanki.

Ve kötü haber, mantığı az önce kopardığı aklının iplerini geri bağlamış ve Yibo ilk kez ne yaptığını sorgulamıştı. Ama bu sorgulamanın üzerine düşemeden Zhan'ın sarılmasına karşılık vermesiyle kendisini başka sıcak denizlerde bulmuştu.

Zhan tek kurtuluşu oymuş gibi, sarılmasa ölecekmiş gibi ona sarılırken Yibo kısa zaman sonra tüm düşüncelerini terk etti. Duygularına karşılık gelen isimleri bıraktı bir kenara ve o saniyesinin kıymetini bildi.

Çok geçmedi, zaman belki saniyeler belki de bir iki dakika ancak ilerlemişti. Yibo zaman geçtikçe sadece midesindeki sancıdan ve her zerresini alacaklı gibi yerleşen o sıcak ama huzurlu histen ibaret olduğunu düşünmeye başladı. Arkasında onları gözleyen bakışları bile unutmuştu. Gözlerini kapatarak başını olduğu yere daha çok gömerken bu seferde büyük olan sadece onun duyabileceği bir sesle konuştu.

"Bana istediğini yapabilirsin, biliyorsun ebruli."

Bu sözleri duyduktan sonra ona neden sarıldığını hatırladı, geriye çekilmesi gerektiğini düşündü. Ancak bir türlü, defalarca kez denese de ortaya sunduğu sebeplerini önemli bulamamıştı. Yalanların hükümsüz olduğu bir gerçek vardı, biraz daha öyle kalmak istiyordu.

Kendisine çizdiği sınırları, yine kendi elleriyle yok etmişti. Bu yüzden zayıflık hissinin kapısını çalması çok yakın gibiydi. Bu histen nefret ediyordu ve ondan ölümüne kaçmalıymış gibi anlamsız düşüncelere sahipti.

Bu düşünce yüzünden istemiyor olsa bile geriye çekilmenin gerekliliğini onaylamıştı. Zayıflık dediği şey içinde olsa da, dışarıdan bedenini sarmalayan kollardan uzağa çekilmeyi çare olarak görmüştü.

Zhan, "Bekle biraz daha." Diyerek ona engel olduğunda ise nedendir bilinmez, o bitip tükenmeyen savaşlarından birinin meydanından beyaz bayrakla ayrılmıştı. Kendince bulduğu çarelere bile gücünü yetiremediği yanılgısına düşmüştü birden.

"Hanımlar, artık okulunuza dönseniz iyi olabilir."

Yibo, Zhan'ın bu sözleriyle arkasında bıraktığı üçlüyü hatırladı. Kendisine duyduğu öfkenin yansımasını üçüne de ayrı ayrı duyarken sessizce söylenmişti.

"Bir daha görürsem saçlarını çekeceğim hepsinin. Biliyorum kıskandılar beni. "

Sözleri sarılmaya devam ettiği adamı güldürmüstü. Zhan gülümsemeye  devam ederken dükkandan yeniden görüşme dileğiyle ayrılan kızlara baktı bir süre. Yibo onların okuluna gidip, öğretmenlerine şikayet etmeyi düşünüyor, kendisi ise onları yeniden dükkanında göreceğine bir kez daha emin oluyordu o saniyelerde.

Kaybolan adım sesleriyle nihayet dükkanda yalnız kaldıklarında Yibo nasıl olduğunu bilmese de, yüzünü sakladığı yerden ayırması gerektiğini düşündü. Aslında bedenini tümden uzağa çekmeliydi ama sahiden de hiç istemiyordu. Genelde çarpık bir düzlem yaşatmaya çalıştığı mantığı ile en içinde sakladığı, belki de son zamanlarda artık sağlayamadığı duyguları çarpışıyor ve her seferinde, yara alarak işi huysuzluga vuran tek kişi sadece Yibo oluyordu.

küçük işlerin adamı ve ebruli~yizhan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin