16| Her insan, bulutlara kafasını kaldırarak bakar.

718 99 469
                                    

Yibo orada öylece dururken kırmızıya yenik düşen gözleriyle kendisini bakan kadını inceliyordu. Bakışlarını özellikle Zhan'a dokundurmuyordu çünkü onu zayıf bir gülümseme ile görmesinin üzerinden sadece saniyeler geçmişti.

Bir.

İki.

...

On altı.

On yedi.

Ve içinden saniyeleri saymayı bıraktı.

O, basit bir gülümsemenin yüksek sesle atılmış bir kahkaha kadar çarpıcı ve etkileyici olduğunu öğrendiğinde 20 yaşındaydı. Zhan'ı ilk gördüğü gündü ve o zaman nasıl bedeni baştan aşağıya uyuştuysa şimdi de hissizleşerek henüz isim veremediği şeyleri yitiriyordu. Tek fark, bugün bedenini sarsan ürperti hayret ve şaşkınlık içeriyor, haksızlığa uğramış olmanın haklı üzüntüsünü taşıyordu.

İki gündür her şeyle köşe kapmaca oynamaktan yorulmuştu. İki gündür hiç uyuyamamıştı, Zhan kendisini kontrole geldiği her seferde ayaklanıp anlat artık dememek için zor durmuştu. Çünkü bir söz vermişti ve o sözü, tutamamaktan korkmuştu.
Tüm korkuları derinlerdeydi ve diğer tüm duygularının en içinde biriken kökleri güçlüydü. Her şey çok karmaşıktı, hayat zordu.

"Yibo."

Zhan yaslandığı masadan ayrılırken göğsünde şiddetlenen kalbi yüzünden neredeyse bayılacaktı. Ama o ne yapsam da dinmez dediği suçluluk ve iki yönü de ölüme götüren bir yol ayrımı gibi içinde şekillenen düşünceleri yüzünden ikinci adımında durmak zorunda kalmıştı.

"Zhan senin arkadaşın mı? Ne yakışıklı çocukmuş, Zhuocheng görse kıskanır vallahi."

Shu fei bilmeyerek neşeyle sorduğunda Zhan gözlerini kapatarak zamanı geriye almayı istedi, Yibo ise ilk kez ona bakarak onu da kendine kazdığı derin düşünce kuyusuna doğru çekmişti. Onu kendi yılgın fikirleri ile boğmak ve tıpkı kendisi gibi nefessiz bırakmak istiyordu.

"Seninle konuşmak için gelmiştim." Dediğinde sesi kulaklarına boğuk gelse de bunu umursamadı. Emin değildi, kulağında keyifsiz bir uğultu vardı ve kavga etmesin diye uyuttuğu çocukları uyanarak bir sürü bir sürü gürültüler çıkarmaya başlamıştı.

"Ama sanırım."Hızlı bir hareketle elini koluna götürdü, düşecek gibi olmuştu. Kendisine tutunarak dengesini sağladı ve gözlerini kapatıp açtı." Şimdi gideceğim."

Onu izleyen kadına her baktığında bedenini kıskançlık denizinin büyük dalgalarına atıyor ve kayboluyordu. Kendisine seslenen ama bir türlü ne dediğini anlayamadığı adama yeniden baktığında epey zamandır sinir krizi geçirmediğini düşünüyordu. Yapabilir miydi? Kendisini tutmayı bırakıp zehrini etrafına akıtarak bir kurtuluş yolu bulabilir miydi emin olamadı. Nihayetinde bunu düşünmekten vazgeçti.

"Yibo bekle! Böyle gitme." Diye konuşan Zhan ona adımlayarak koluna uzandığında kuvvetli bir şekilde elini itti. Sonra yeniden kendi kolunu tuttu.

"Yaşlı adam." Titreyen çenesini sıktı, yüzündeki tüm kasları zorlayarak sıkıntılı bir yüz ifadesiyle önce yere , hızlıca çevreye ve ardından Zhan'a baktı. "Sonra geleceğim."

Bedeni ne kıskançlık ve öfkeye, ne de düzensiz bir yığın oluşturan düşüncelerine yetmiyor gibiydi. Dünyalar kadar uzun olmalıydı baş etmek için, ya da kıtalar kadar yer kaplamalıydı gezegende. Ancak öyle halledebilirdi sanki.

Zhan'ın yeniden kendisine uzattığı elinden kaçınarak uzağa çekildi. Kapıya yöneldi hızlı adımlarla ve yeniden durdurulduğunda ise sert bir hareketle büyük olanı yakasından tutup kendisine çekti. Onun aralanan gözlerine doğrudan öfkeyle baktı ve aynı boğuk sesle tehdit etti.

küçük işlerin adamı ve ebruli~yizhan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin