Şubat

1.6K 193 295
                                    

bölümü lana del rey-happiness is a butterfly ile okumanızı öneririm (multimedia'da var) oylarınızı, yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen, iyi okumalar💚

Gökyüzü sakin bir turuncuydu. Batmak üzere olan güneş son kez yerdeki hafif erimiş karların üzerine düşmüş, etrafı tatlı bir esinti kaplamıştı. İnsanın dışarıdaki manzarayı gördükten sonra kendini kötü hissetmesinin neredeyse imkansız olduğu akşamüstlerinden biriydi bu.

Etraf öyle huzurlu görünüyordu ki, sanki bir akşamlığına dünyadaki bütün sorunlar çözülmüştü. O akşam, penceresinden dışarı bakacak kadar şanslı olan her insanın hayatı kısa bir süreliğine de olsa mükemmeldi.

Valery de o gün, o güzel manzaraya şahit olan şanslı insanlardan birisiydi. Pencerenin önünde öylece dikilip dışarıya bakarken, kısa bir süreliğine de olsa, hiçbir sorunu kalmamıştı. Her gördüğünde kalbini hızlandıran insanla, hiçbir sorun yokmuş gibi, günlerini geçiriyor ve onu daha yakından tanıyordu. Kendi yarattığı cam fanusun, hayali bir dünyanın içindelerdi. O dünyada ne yalanlar vardı, ne de ihanet.

Karların kirli bir beyaz, akşamüstlerinin ise tatlı bir turuncu olduğu Şubat ayı; onun kendini en mutlu hissettiği aydı. Hayatının en güzel zamanını yaşıyordu, farkında değildi.

Bütün bu iç çatışmaların ve ikilemlerin sebebi olan insana istediği zaman bakabildiği, istediği zaman dokunabildiği; kendi yalan masalının hala güzel kısımlarındaydı, onu bekleyen muhtemel sondan ise haberdardı ama umursamıyordu.

Her şeyin hala güzel olduğu akşamlardandı. Sıradan güzel bir günün uğruna hiç dua etmemiş, henüz yalvarmamıştı.

Kapının açılmasıyla arkasını döndü. ''Hey.'' dedi Tom. ''Mona'nın başı ağrıyormuş, yarım saat mola verdiler.''

Stüdyoda yapılacak olan çekimler bitmiş, mekan değiştirmişlerdi. Artık New York'un dışındaki büyük ve güzel, üç katlı bir çiftlik evinde çekimler yapılıyordu. Evin ikinci katında, içinde çekim yapılmayan bir odayı Tom için kulis olarak kullanıyorlardı.

''Öyle mi?'' diye sordu Valery. ''İyi mi bari?'' Tom omuz silkti. ''Bilmiyorum.'' derken odanın ortasında duran Valery'e adımladı. Ellerini beline sarıp onu öperken mırıldandı. ''Ama ben şu an çok iyiyim, eğer merak ediyorsan.''

Valery geri çekildi, kalçasını masaya yaslamıştı. ''Steph'in kapı çalma huyu olmadığını ikimiz de biliyoruz.'' Tom gülümsedi, her zamankinden farklı bir gülümsemeydi bu. Valery'i koltuk altlarından tutup hızla kaldırdı ve masanın üzerine oturttu. ''Steph'in aramızda bir şeyler olduğunu tahmin ettiğini ikimiz de biliyoruz.'' dedi, Valery'i taklit ederek.

''Tahmin ediyor olması bildiği anlamına gelmez.'' Tom bu cevap karşısında bir kahkaha attı. ''Vay canına, bu çok anlamlı. İşe gelmeden önce kitap mı okudun?'' Valery susmuştu, gülümseyerek ona baktı. Tom ona doğru eğildi ve öpmeye başladı. Valery karşılık verirken kollarını boynuna dolamıştı, belinde ise onun elleri vardı.

Kapının bir anda açılmasıyla Tom'u hızla itti ve oturduğu yerden zıpladı. Steph'in onları görmüş olduğunu sanmanın yarattığı korku, gelenin Sophie olduğunu görünce yerini derin bir nefes verişe bırakmıştı. ''Tanrım, Sophie..'' Eliyle alnını ovdu. ''Steph geldi sandım.''

Tom, Valery onu itince masanın hemen çaprazındaki koltuğa düşmüştü. Yerinden kalkmadan konuştu. ''Biliyorsun Sophie, normal insanlar bir odaya girmeden önce kapıyı çalarlar.''

Sophie, kollarını göğsünde birleştirip kapıya yaslanmıştı. ''Siz devam edin, ben bakmıyorum.'' dedi gülerek. Valery gözlerini devirdi. Kalbi hala hızla atıyordu. ''Neden geldin?''

Paparazzi | Tom HiddlestonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin