Vesna

1.6K 225 491
                                    

bölüm şarkısı: the strokes-the adults are talking
eğik yazılan cümleler yabancı dil
oy sınırı 110, iyi okumalar💓

"Şimdi ne yapmam gerektiğini biliyorum, nefes almaya devam edeceğim. Çünkü yarın güneş yine doğacak, zamanın ne getireceğini kim bilebilir ki?"

Arkasından beline sarılan kolların, kulağına güzel sözler fısıldayan dudakların hasretiyle uyandı uykusundan. Yattığı tek kişilik yatakta cenin pozisyonunda bükülmüş, on üç saatlik yolculuğun yorgunluğunu üzerinden hala atamamıştı.

Gerinerek kalktı ve camdan dışarı baktı. Alışık olduğu otopark ve insan kalabalığının doldurduğu bir kaldırım yoktu burada.

Büyükannesinin Lviv'deki evi, sovyet mimarisini andıran kirli sarı bir apartmana bakıyordu. İki binanın tam ortasında ise boş bir çocuk parkı duruyordu.

Manzara her ne kadar depresif gözükse de ilkbahar güneşi etrafı kaplamış, soğuk bir rüzgar onu iliklerine kadar üşütmüştü. Sessiz sokağı izlerken burada uzun bir süre kalması gerektiğinin farkındaydı.

Odasından çıkıp, koridordaki küçük tuvalette elini yüzünü yıkadı. Geldiğinden beri uyuyordu, gözleri şişmişti.

İçeri, oturma odasına geçerken televizyondan Ukraynaca konuşan bir adamın sesi geliyordu. Ülkede genellikle Rusça konuşulurdu ama resmi dil Ukraynaca olduğu için televizyonda Rusça konuşan olmazdı.

Oturma odası genişti, mutfak da buraya bağlıydı. Masa ve koltukların üzerindeki çiçekli örtüler, duvara asılmış geometrik desenli halı ve beyaz kalın perdeleriyle bu oturma odası; yıllar önce ilk gördüğü haliyle kalmıştı.

Onu en son on dokuz yaşındayken canlı gören büyükannesi Lyudmila, mutfakta kahvaltı hazırlıyordu. Başını tezgahtan kaldırıp torununa baktı. "Otur."

Valery, çekinerek masaya oturdu. Büyükannesi de karşısına oturduğunda sessizce masadakileri yemeye başladılar. Birbirlerini yıllardır görmüyorlardı, ara sıra yaptıkları telefon konuşmaları ise sadece birkaç dakika sürüyordu. Bu yüzden aralarında soğuk bir sessizlik vardı.

Valery, televizyondan gelen sese odaklanmış; yakalayabildiği birkaç kelimeyi çevirmeye çalışırken büyükannesi onu izliyordu. "Neden geldin?" diye sordu aksanlı İngilizcesiyle.

Valery bu ani soruyla irkilirken ne diyeceğini bilemedi. Anne ve babasına verdiği kaçamak cevapları büyükannesine veremezdi. Bu oldukça inatçı kadın, ona ne söylerse altını deşer ve daha çok soru çıkartırdı.

"Depresyona girdim." dedi Valery. Olay bundan çok daha fazlasıydı ama büyükannesini susturacak tek cevap bu gibi görünüyordu.

Yaşlı kadın, kaşlarını çatarak ona baktı. "Neden, biri mi öldü?"

Valery dudağını ısırdı, büyükannesine göre bir insanın depresyona girmesi için ölüm gibi korkunç şeyler yaşanması gerekiyordu.

Hiçbir şey söylemedi. Yemeği biten Lyudmila, kendi dilinde bir şeyler mırıldanarak masayı toplamaya başladı.

Valery iç çekti, burada onunla kalmak düşündüğünden de zor olacaktı. Aynı dili konuşmuyorlardı bile.

Onun masayı toplamasına yardım ettikten sonra oturma odasında sessizce oturmaya devam ettiler. Büyükannesi kulağı duymadığı için televizyonun sesini o kadar çok açmıştı ki Valery yüksek sesten yüzünü buruşturdu.

Paparazzi | Tom HiddlestonWhere stories live. Discover now