3. Bölüm

102 10 2
                                    

Sızmışım... Alarmım çalıyordu. 3 cevapsız arama vardı. Bade aramıştı. Geç kalmıştım okula. Çantamı alıp evden kendimi attım. Bisikletimi aldım hızlıca sürdüm.

Dersin başlamasına 5 dakika vardı. İlk dersi kaçırmıştım bile. Şimdi girersem hesap vermek zorunda kalırdım. Konuşma isteğim yoktu.

Kantine indim. Tenefüs olunca girecektim sınıfa. O zamana kadar kahvaltı yapacaktım. Çift kaşarlı tost ve bir kutu çikolatalı süt aldım. Merdivene oturdum,yemeye başladım.

Yemeğimi bitirince telefonuma baktım. Cansel yazmıştı. "Kantinde misin?" elimdeki çöpü çöp kutusuna atarken cevap yazdım "Evet derse şimdi girersem hesap vereceğim tenefüste girmek daha mantıklı. Hem derste değil misin sen nasıl yazıyorsun?"

Gülücük emojisi attı. "Hoca bakmıyorken yazıyorum herhalde gözüne sokarak değil şapşal" Gülesim bile yoktu. Dünün etkisinde kalmıştım. Odama biri girmişti ve not bırakmıştı.

Kısa bir random attım. Bir şeyler olduğunu anlamış gibi mesaj yazdı "Sen iyi misin? " Mesajda diyemezdim hele dersteyken ona anlatamazdım. "Tenefüste anlatsam nasıl olur?" diye yazdım. "İyi peki tenefüste anlat hanımefendi"

Telefonu cebime attım. Korkuyor muydum bilemiyordum. Dersin bitmesine 15 dakika kalmıştı. Tuvalete gittim. Elimi yüzümü yıkadım. Kantinden peçete aldım , kurulandım.

Sonra Bade ve Cansel indi kantine. "Ee anlat bakalım neyin var?" Nasıl anlatacaktım nerden başlayacaktım? Durdum... Durdum... Durdum...

"Hadi ama!" meraktan ölüyorlardı resmen. Bir çırpıda herşeyi fısıldayarak anlattım. Yüzlerindeki gülümseme yerini korkmuş bir ifadeye bıraktı.

Aynı anda bağırarak "Ne!?" diye bağırdılar. Sessiz olmaları için ağızlarını iki elimle kapattım. "Daha bağırsaydınız ya bize bakmayan kalmadı!" Herkes bize bakıyordu.

Tuvalete çektim ikisinide ağızları açık kalmıştı. "Şaka falan yapmak için uydurmuyorsun değil mi?" dedi Bade. "He evet uyduruyorum o yüzden korkuyorum bu kadar!" sesim biraz sert çıkmıştı ama bana göre normaldi.

Korkmuştum ve ne yapacağımı bilmiyordum. Cansel "Babanın haberi var mı?" deyince durdum neden babama söylememiştim? Normalde anlatmış olmam gerekiyordu şimdiye kadar. Hayır anlamında başımı salladım. "Neden söylemedin peki? Seni şu kadar tanıyorsam anlatmış olman gerekiyordu?" dedi Bade. "Bilmiyorum...." diye cevap verdim.

Ardından zil çaldı. Sınıfa çıktık. Sırama el koyan çocuk sırada oturmuştu. Cansel kulağıma "İlk ders yoktu şimdi gelmiş olmalı" diye fısıldadı. Omuz silkerek " Bana ne onun gelip gelmemesinden dedim"

Sırama oturdum. Çantamı koydum. "Hayırdır geç mi kaldın güzellik?" dedi. "Gördüğün gibi" dedim. Ellerini teslim oluyormuş gibi kaldırıp "Sadece sordum güzelim ne bu sinir?" dedi. "Bana güzelim deme!" diyerek kalemliğimi defterimi çıkardım. "Tamam gülüm nasıl istersen" diyip pis pis sırıttı.

Sinirli bir bakış attım. "Gözlerin bugün daha bir yeşil olmuş" dedi. Ona karşı ne kin ne nefret nede sevgi besliyordum. Tarifsiz bir duyguydu bu.

2 dakika sonra edebiyatçı içeri girdi. "Defterleri açın yeni konuya giriş yapıyoruz gençler" dedi.

Defterimi açtım ama hiç yazı yazacak yada ders dinleyecek durumda değildim. Yazı yazıyormuş gibi yapıp notları Cansel'den alma fikri geldi. Hoca tahtaya yazı yazarken bende yazıyormuş gibi yaptım.

O ise ne defter açmıştı ne de yazmış gibi yapıyordu. Kalemi elinde döndürüp duruyordu. "Neden yazmıyorsun " dedim.

Bana uzun uzun baktı. Sonra da "Sen çok yazıyorsun sanki prenses" dedi. "Evet yazmıyorum ama yazıyormuş gibi yapıp notları başkasından alacağım sen kimden alacaksın?" diye sordum. "Bana göre değil not tutmak veya almak " dedi.

Anlamamıştım ama sormakta içimden gelmedi. Sınıfı nasıl geçecekti? Amaan bana ne? Düşüncelerimi okumuş gibi "Merak etme sınıfta kalmam" dedi.

Şaşırdım zihnimimi okumuştu o? Bir anda içimdeki merağa yenik düştüm pat diye sordum "Ya bir şey diyeceğim aynı sınıfta ve aynı sırada oturuyoruz ama ismini bilmiyorum neden?" diye sordum. "Arka sıralarda oturanlar pek göze batmaz Asel. O yüzden bilmiyorsundur." dedi ve devam etti "İsmim Emre güzelim" dedi.

Düşündüm peki neden arka sırada otururken önde olan benim sırama birden gözünü dikmişti? Gene aynı şekilde zihnimi okur gibi cevap verdi "Böyle bir güzelliğin yanında oturmak için sırana geldim bir de arka sıraların sıkıcı olmasınında payı var" dedi. "Yapma şunu!" anlamamış gibi bakıp "Neyi?" dedi. "Anlamamış gibi yapma ne yaptığını biliyorsun düşüncelerimi okuyorsun. Nasıl yapabiliyorsun ya!?" Güldü.

Ama aşağılayıcı bir gülümseme değildi bu. Kolunu sıraya koyup başınıda onun üstüne koydu. Hala kıkırdıyordu. "Dün gece nerdeydin?" pat diye ağzımdan çıkmıştı bunu söylemek aklımdan bile geçmemişti.
"Evdeydim güzelim nerde olacaktım. Oturmuş film keyfi yapıyordum. Hayırdır niye sordun?" dedi.

Doğru mu söylüyordu yalan mı nasıl inanacaktım? Ya oysa? Peki ya değilse? Bade bu son konuşmayı duymuştu. "Asel ondan mı şüpheleniyorsun?" diye not yazdı. Notu okuduktan sonra evet anlamında göz kırptım.

Ortaokuldayken kazandığımız bir özellikti üçümüzün arasında konuşmadan iletişim kurmak. Notu yırtıp paramparça ettim. Kalkıp çöpe attım. Yerime geçince Emre bana uzun uzun baktı. "Hala sorumun cevabını alamadım prenses?" dedi. Dilim dolanarak "Hiç ya öylesine sordum" dedim. Sırıttı. O sırıtınca tenim buz kesti sanki. Üşüdüm, bir titreme geldi....

OlağandışıWhere stories live. Discover now