34. Bölüm

19 2 4
                                    

Şaşkına dönmüştü. Az daha göz bebekleri yuvalarından çıkacaktı. Yaslandığı kitaplığıma elini güç almak için koymaya çalıştığında eli boşluğa geldi ve düşmek üzereydi. Uzanıp kolundan düşmemesi için tuttuğumda elime baktı. Titremeye mi başlamıştı o?

"Bilseydim alıştıra alıştıra söylerdim..." dedim yarı alay yarı üzüntüyle. 

Çocuğun kalbine indirdin Asel! Ne alayını ediyorsun şimdi?

Ama ne yapayım? Nerden bileyim böyle olacağını? Durdu. Durduk. Konuşmadı. Konuşmadım. Bir cevap vermeyecek miydi? Vaz mı geçmişti benden? Şahsen ben olsaydım bende vazgeçerdim. Ama içimden "Lütfen benden vazgeçmemiş ol." diyordum.

"Ne dedin? Tekrar et. Şaka mı bu? Eğleniyor musun benle?" dedi dakikalar sonra sessizliği bozarak. 

"Artık Ateş'le sevgili misiniz sorusuna sana ne demek istemediğimi, evet demek istediğimi söylüyorum. Ama ben duygusuz olan o Ateş'le değil, Emre'yle olmak istiyorum. Ayrıca hayır senle eğlenmiyorum şuan. Sen hele bir kabul et başımızdaki dertler gitsin öyle eğleniriz beraber." dedim. Kal mi gelip gelip gidiyordu buna? Donup kalmasın artık.

Kapı tıklanınca bir anlık korkuyla bana baktı. Yatağın altını işaret ederek girmesini istediğimi belirttim. Yatağım yüksekti ve çarçafımda çift kişilikti. Yatağımın tek kişilik olmasına rağmen. Çünkü yatakta saniyede iki yüz pozisyon değiştirebiliyordum ve hemen hasta oluyordum örtü düşünce. Yatağın altını kapatan battaniyemi aldı ve havaya azıcık kaldırarak yatağın altına girdi ve bekledi. Kapı tekrar tıklandı. Kitaplığa bağlı masanın sandalyesini geri çekip üzerine oturdum ve daha önce çardakta okuduğum ama bir türlü bitmeyen kitabı raftan aldım. Rastgele bir sayfasını açtım. Okuyormuş gibi yaparken kapı tekrar tıklandı ve bu sefer de "Gir" dedim. İçeri hiç beklemediğim biri girdi. Amcam.

"3 defa tıkladım sanırım duymadın. Kiminle eğleniyordun?" dedi. Hiç düşünmeden "Kitap önümde. Kiminle eğlenebilirim? Kitap okuyorum gördüğün gibi." dedim. 

"Biz hep böyle soğuk mu olacağız Zeytin?" dedi.

"Bilmem sana bağlı bu." dedim.

"Ne yaparsam bana halalarına davrandığın gibi davranırsın? Benim onlardan farkım ne? Herkes hata yapamaz mı? Asel..." durdu iç çekti. " Özür dilerim. Abimi bulma hırsına kapılmıştım. Kaç yıldır görmediğim abimin hırsına kapılmıştım. Gözüm kararmıştı. Ben senin saçının teline zarar gelmesini istemem ki. Ben sana kıyamam. Senide uzun zamandır görmüyorum. Abim kaybolmadan önce görmüştüm. Sonra görmedim. Abim zaman verdi. Ortaya çıkışımda o mesajların sana gelmeside planlıydı. Belli bir zaman aralığındaydı. Sana o gün, o zaman gelene kadar dokunmayacak, görmeyecektim. Ama ben abime verdiğim sözü çiğnedim. Odana, yemek odasına, salona, çeşitli yerlere kamera koydum. Şapkalarına dinleme cihazı koydum. Çünkü biliyordum kış gelince bereni hiç çıkarmazsın. Yazlık beyaz şapkanda var. Onu da yazın çıkarmazsın ondada var. Ceketin var, kırmızı örgü ceketin. Yaz-kış giyersin. Ondada takip cihazı vardı. Küçük minyatür olanlardan. Ama bozdun onu. Bir insan bu kadar mı deterjan kokusuna bağlı olur? Kaç kere yıkıyordun o ceketi hiç saydın mı?" dedi.

"Hayır."

"Haftada en az 6 defa yazın, 4 defa kışın yıkıyordun o ceketi. Alet dayanamadı. Hata verdi. Bu kadar dayanmasına bile şaşırmıştım. 3 ay dayandı o alet ceketinde. Sonra örgüleri eskidi. Attın. Bende bilekliğine taktım. Bir ara kaybolmuştu. Lavabonun köşesinde bırakmıştın. Ömer'e aldırmıştım onu bana vermesi için. Takamamıştın 1 hafta. O bir haftada bendeydi bilekliğin. Takip cihazı yerleştirmiştim o hafta. Asel, ben seni çok seviyorum ve  sen bilmesende hayatının her anında yanındaydım ben. Her anında. Annen bilmese bile, halaların bilmese bile yanındaydım. Bade ve Cansel'le tanıştığındada dinliyordum seni. Cansel'e hemen ısınışını ama Bade'yi terslemeni de biliyorum. Ben sana zarar gelmesini istemem ki."

OlağandışıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin