17. Bölüm

24 4 0
                                    

Odadan çıktığında öylece oturup kalmıştım. Ben güçlü bir kız olmak istiyordum. Belki öyleydim belki değildim. Sonuçta gerçek babamın nerde olduğunu -öldü mü kaldı mı- bilmiyordum. Başına ne gelmişti de birini tutup bana babammış gibi davranmasını istemişti bilmiyordum. Öğrenince ağlamıştım. Çok ağlamıştım. Evden bile çıkmıştım, kaçmıştım. Kimseye haber vermeden hem de. Başka ne biliyordu acaba? Kendisi vampirse babamda bir kurtsa neden ona çalışıyordu? Anladığım kadarıyla kurtlar ve vampirler düşmandı. Peki neden? Bu olanlarla tek alakam annemin bir kurtla birlikte olması mıydı? Başka bir şeyler var mıydı? Sorsamıydım? Beni çağıran kişiyi çok merak ediyordum. Acaba kimdi. Telefonum titredi. Elime aldım.

Gizli numara.
"İşim çıktı daha erkene alabilir miyiz?" diyordu. Yüzümde garip bir gülümseme oluştu. Çünkü gizli numaradan yazıyordu ve benim ona cevap verebilmem imkansızdı. Tek taraf mesaj atabilirdi gizli numaradan. Ekranıma şimdi de bir arama düşmüştü. Açtım.

"Doğru. Haklısın. Gizli numaradan yazıyorum ve cevap verebilmen imkansız unutmuşum. " Güldü. " Yüzündeki gülümsemeyi görünce hatırladım. Bakma etrafına göremezsin seni nerden gördüğümü." Evet etrafa bakıyordum ve bunu da anlamıştı. " Neyse daha erkene çekebilmemiz mümkün mü?" dedi.

"Olur. Ne zamana ama?" dedim.

"10-15 dakika sonra." dedi sorar gibi.

"Uygun." dedim ve kapattım.

Aşağıya indim ve babama şimdi gideceğimi söyledim. Sorgulamadan tamam dedi. Tekrar yukarıya çıktım. Dar siyah kot pantolon ve üzerine beyaz kolsuz boğazlı bir kazak geçirdim. Üzerinde " A" yazan kolyemi taktım. Küçük yuvarlak altın renginde küpelerimide takıp saçımı tepeden at kuyruğu yapınca hazırdım. Spor ayakkabılarımı giydim, telefonumu aldım, saatimi açtım ve evden çıktım. Hazırlanmam 10 dakika sürmüştü kafeye gelişim ise 3 dakikamı almıştı. Nereye oturacağımıda söylememişti. Telefonum tekrar titredi.

" 7 numaralı masa, cam kenarı 3. sıra."

Dediği yere ilerledim. Orta boylarda beyaz tenli, mavi gözlü bir adam vardı.

" Hoşgeldin zeytin." dedi gülümseyerek.

"Hoşbuldum." dedim. Yüzümde hiç bir ifade yoktu. Yanımıza bir garson geldi.

" Hoşgeldiniz efendim. Ne sipariş vermek istersiniz?" diye sordu.

"Ben orta üstü süvari kahve alacağım. Asel sen ne istersin?" diye sordu.

" Hiçbir şey." dedim. Gene yüzümde bir ifade yoktu.

"Çikolatalı milkshake alalım bir tanede sen seversin." dedi. Garson başını sallayarak gitti.

"Ee nasılsın?" dedi. Ellerini masanın üzerinde birleştirmiş masmavi gözlerini yeşil gözlerime dikmişti.

" Geçelim buraları lütfen. Konuya girelim." dedim. Telefonumu masanın üzerine koydum.

" Tamam. Sen sorularını sor ilk ben anlatayım." dedi ellerini iki yana açarak.

" Ne zamandan beri beni takip ediyorsun? Milkshake sevdiğimi biliyorsun başka ne gibi şeyler var? Tüm özel hayatımı mı biliyorsun? Kimsin? Niye beni tak-"

"Hop hop hop yavaş yavaş gel. Son soru dışında aklımda bir şey kalmadı. " diyerek sözümü kesti.

"Ne zamandan beri beni takip ediyorsun?"
"1 Eylül 2003'ten beri." Doğduğum gün...

OlağandışıWhere stories live. Discover now