35. Bölüm

20 3 11
                                    

🔥

Pat diye güm diye söyleyivermişti. Aynı Asel miydi? O balodaki Asel ile bana çıkma teklifi eden Asel aynı mıydı? Uzun zamandır izlediğim plansız bir şey yapmayan yaparsada yinede mükemmel yapan ve nadiren yapan Asel, plansız davrandığını her haliyle belli ederek bana çıkma teklifi etmişti. Bende salak saçma bir şekilde kabul etmiş, şoka girmiştim. Aptal gibi durduğumada emindim.

Pencereden aşağıya merdivenle indiğimde direkt olarak arabama binmiştim. Şimdi nereye sürüyordum bilmiyordum. Barış abiyle tartışmıştık ve ben kapıyı çarpıp çıkmıştım o günden beri sadece nerede olduğumu ne yaptığımı sorup telefonu kapatıyordu. Yüzümü görmek istemediğinden emindim. Büyük ihtimalle hâlâ intikam almak için uğraştığımı düşünüyordu. Ama intikam benim veya Asel'in intikamı değildi. Bu annesiyle babasının birbirini sevmesinden doğan saçma bir olaydı. Bende ilk başlarda böyle düşünmüyordum. Ama o bir çift yeşil gözden sonra... Her şey değişti. Onun yanında çocuk olduğum, onun yanında kendimi -benliğimi- bulduğum biri oldu o bir çift yeşil göz.

İlkokuldan beri takip ettiğimden haberi yoktu. Belkide vardı. Zekiydi çünkü. Baya zekiydi. Ama kullanmak isterseydi. O zamanlar sınıfına düşürülmüştüm gene. O zamanlarda Ferit'tim. Hatırlaması imkansızdı çünkü ergenlikten çıktığımda evrime kafa atanlardan olabilirdim. Aşık değildim. İntikam tutkusuyla aşılanmış çocuk görünümlü bir yetişkindim. Evet. Çocuk görünümlü yetişkin.

Pencere kenarı 2. Sıra ve orta sıra 3. Sıra...

Benden sonra girmişti sınıfa. Kulağımda kulaklık takılıydı. Barış Abi sınıfın içinde onunla konuşmamam hatta kimseyle konuşmamam gerektiğini söylemişti. Çünkü sözde çocuktum. Dişlerimi iyi saklayamadığım için yediğim dayakların haddi hesabı yoktu. Gözlerimi saklayabiliyordum. O kolaydı. Ama dişlerim hemen beni ele veriyordu. Barış Abi dokunmazdı bana. Eğitimi söylerdi. Eğitimi uygulama kısmına geçtiğimizde başka biri öğretirdi. Cezalarıda o verirdi. Ben hiperaktif bir çocuktum. Yerimde duramazdım, çok konuşurdum.

O adama bırakıldığım günlerden biriydi. Adamın ismini öğrenmek en doğal hakkımdı kendimce. Adını sormuştum. Terslemişti. Bende adını boşverip farklı sorular sormuştum. Adam durup saçlarımı çekmişti. Sonrada makineyle kesmişti. Uzun seviyordum ben saçlarımı. Tamam çok uzun değildi ama kısada değildi. Ben öyle seviyordum.

"Sen kız mısın? Erkekler saçını bir gram uzatamaz! Saça bak!" demişti. Saçlarımı elime vermişti. Ağlamaya başlamıştım. "Iyy! Bir de kız gibi ağlıyor musun? Saç lan o saç! Sen nasıl vampirsin?" demişti. Ağlamayı unuttuğum an buydu.

Evet saçtı ama en çok bakmayı sevdiğim yerim saçlarımdı. Bereler mi dersin, şapkalar mı dersin... Sırf saçlarım güzel gözüksün diye çeşit çeşit aldırırdım. Kızlıkla alakası yoktu bunun. Saç kremlerimi görmüştü bir arada. Hepsini üzerime dökmüştü. Ağlamayı bırakalı uzun zaman olmuştu o sıralar. Tepkisiz bir şekilde izlediğimde keyif almıştı.

Dişlerimi saklayamadığım, çok canım yandığı için dişlerimi söküp kolye gibi taktırmakla tehtid etmişti. Dayak yemiştim sırf bu yüzden. Karşı koydukça daha sert vururdu. Sert vurdukça daha çok canım yanardı. Dişlerimi saklayamadığım için dayak yedikçe acı duygumuda kaybetmiştim.

Gülerken pis bakışlarına maruz kalırdım. Bir arada ağzımı yırtmakla tehdit ediyordu. Yapmak üzereydide. Yapardı. Karşı koyamazdım. Çünkü katlanmam gerektiği yoksa asla istenilen bir vampir olamayacağım söylenmişti. Gülmeyi unuttuğum an buydu. Peki istenilen bir vampir miydim şuan? Evet. Güçlü vampirlerin arasına girmiştim.

OlağandışıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin