chapter 22: last 24 hours for you

381 40 6
                                    



"Sanırım buldum onları!"

Moonbin'in bağırışlarını duyduğumda kilitlediğim kapıyı hızlıca açıp dışarı çıkmıştım. Aceleci adımlarla Moonbin'in oturduğu sandalyenin başında dikilen diğerlerinin yanına ilerledim. Yüzümden sular damlarken bilgisayar ekranında sırasıyla oynayan farklı yerlerin kamera kayıtlarını ve siyah jeep'i izledim.

"Otelin mutfak malzemelerini aldıkları kapıdan çıkarmışlar. İlk kamera kaydında vardı."

Jaehyun'a yan gözle bakıp onaylarcasına başımı salladım ardından tekrar dikkatimi ekrana verdim. Siyah jeep, uzun bir otoyolda bir süre durmadan gittikten ıssız ağaçlık bir yola dönüş yapmıştı ve kamera kayıtları orada bitmişti.

Kaşlarımı çatarak Moonbin'in iltifat bekleyen yüzüne baktım. "Ee, gerisi yok mu?"

Abartılı bir şekilde gözlerini devirdi ve eliyle bilgisayarı gösterdi. "Yazılımı arabanın plakasını güvenlik kameralarından saptamak ve takip etmek için programladım. Yani, kamera olmayan yerde onları bulamam. Obviously."

Bir elimi belime yerleştirip Moonbin'in bir şaplak patlatmak istediğim kafasına gözlerimi diktim. "Peki biz onları nasıl bulmayı planlıyoruz? Onları son gördüğümüz yerden sonra koklayarak mı bulacağız?"

Sinirimi sesime yansıtmamak için hafifçe, samimiyetsiz bir şekilde gülümsemiştim. Heejun, bir elini beline yerleştirerek kalçasını masaya yaslamıştı. "Son görüldükleri yer neresiyse haritasını bulsak? Gidip orayı araştırabiliriz...?"

Sesindeki tereddütü titreyen ellerinde de görebiliyordum. Dışarıdan herkese öfkeli göründüğümü ve onların da benim yüzümden daha da stres olduğunu tahmin ederek derin bir nefes alıp verdim. Kendime düşünmek için zaman kazandırmak adına parmaklarımla alnımı ovuşturdum. Parmaklarımı alnımdan dağılmış saçlarıma çıkardıktan sonra hafifçe başımı onaylarcasına salladım ve Moonbin'e verdim dikkatimi. Bu sefer kafasına bir şaplak patlatmak istemiyordum.

"Son gördüğümüz yerin koordinatları ve detaylı bir haritasını bul. Her şey hazır olduktan sonra yola çıkacağız." Moonbin baş parmağını kaldırıp 'tamam' işareti yaptıktan sonra bilgisayara dönmüştü. Ben de masanın kenarında olan telefonumu alıp tuvalete doğru yürümüştüm.

Yarı yolda Jaehyun beni kolumdan nazik bir şekilde tutup durduğunda sorarcasına kaldırdığım kaşlarımla ona dönmüştüm. Endişeli yüz ifadesini ve gözlerini gördüğümde dudaklarımdan titrek bir nefes kaçtı.

"Her ne kadar endişelenme desem de kendini yiyip bitireceğini biliyorum ama..." Dudaklarını birbirine bastırıp gamzelerini bir kez daha göstererek sol yanağımı işaret ve orta parmağıyla sıkıştırıp bıraktı. "Onları tek parça halinde bulacağız, buna eminim. Çünkü," İşaret parmağını göğsüme, kalbimin olduğu yere dokundurup geri çekti. "Damarına bastılar."

İstemsiz olarak dudaklarımda bir gülümseme oldu. Keyifli ya da mutlu olduğumdan değildi, Jaehyun'un haklı olduğunu ve biraz da kendimi cesaretlendirmek için dudaklarımda aniden belirmişti.

Alnımın ortasına bir fiske atıp arkasını dönmüş ve beni orada bırakarak diğerlerinin yanına dönmüştü. Başımı önüme eğip arkamı dönerek banyoya geri girmiştim. Kapıyı arkamdan kilitledikten sonra klozetin kapağını indirmiş ve üstüne oturmuştum. Telefonumun ekran kilidini girdikten sonra da kişilerime girip uzun listeyi aşağı kaydırmaya başlamıştım.

'S' harfine geldiğimde aradığım kişiyi bulmuştum ki telefonumun ekranında tanıdık numarayı gördüğümde aramayı yanıtlayıp yanıtlamamak arasında kalmıştım.

peiskos • lee jenoWhere stories live. Discover now