chapter 9: victim 1

633 74 29
                                    





Taksi, müstakil bahçeli, etrafı kırık beyaz çitlerle çevrili büyük bir evin önünde durduğunda adama parasını verip üstünü aldıktan sonra teşekkür ederek indim. Jeno da indiğinde ceketinin önünü ilikledi ve ellerini pantolonunun ceplerine yerleştirdi. Taksi önümden geçtikten sonra kaldırıma çıkıp önümdeki büyük eve baktım.

Çatısı, bahçenin etrafını saran kırık beyaz tahtalardan oluşuyordu. Verandası da aynı şekilde kırık beyazdı. Camlarının pervazı mavi renge boyanmıştı. Kapısı kahverengiydi ama sağlam demirden yapılmıştı. Dış cephenin ezik gözükmesine ters olarak güvenliği sıkı tutmuşlar. Camlardaki içerden kilitlenen küçük klipsleri de görmüştüm.

Jeno önden ilerlemeye başladığında ben de arkasından yürüdüm. Demir bahçe kapısından içeri girip büyük karo taşların üstünden yürüyerek verandaya çıktık. Jeno kapı tokmağını hafifçe iki defa vurduğunda geri çekilip bekledi. Ben ise kulaklarımı dört açmış içeriyi dinlemeye çalışıyordum. Birkaç ayak sesi ve patırtı duyduğumda yandan Jeno'ya baktım. Çatılmış kaşlarıyla dantel işlemeli tülün örttüğü pencereden içeriyi görmeye çalışıyordu. Kapı açıldığında ikimiz de aynı anda oraya döndük. Kapıyı Young-Seo'nun oğlu açmıştı.

Jeno gülümseyerek FBI kimliğini gösterdiğinde, çocuğun meraklı yüz ifadesi yerini endişeye bırakmıştı.

"Merhaba! Eğer sorun yoksa anneni çağırabilir misin? Evde mi?"

Jeno'nun cana yakın tavrı çocuğu biraz da olsa rahatlatmışsa bile benim suratsızlığımı görünce uçup gitmişe benziyordu. Kapıyı kapattıktan sonra evin içinde koştuğunu duydum. Annesine seslendi ve kapıda onu görmek isteyen kişilerin olduğunu söyledi. Jeno kolumu dürtükleyerek kendisine bakmamı sağladı. Baş parmağı ve işaret parmağını çenesini altına yerleştirip şirince gülümsedi.

"Biraz daha sevecen dur, çocuğu korkuttun."Gözlerimi devirerek önüme döndüğümde, 1.65 boylarında açık kahve saçlı, belindeki önlüğüyle bir kadın açtı kapıyı. Merakla ikimize baktığında bu sefer ben FBI kimliğimi çıkarıp gösterdim.

"FBI'dan geliyoruz hanımefendi. Eğer sorun olmayacaksa size birkaç soru sormak istiyoruz."

Kadın bir elimdeki kimliğe bir de yüzüme baktığında dudaklarımı birbirine bastırarak gülümsemeye çalıştım.

"Kocanız hakkında. Bu arada huzur içinde yatsın, kaybınız için üzüldük."

Sevecen Lee Jeno duygusal şeyler söyledikten sonra kadının gözleri anında dolmuştu. Kadın başını salladıktan sonra içeri geçmemiz için kenara çekildi. Kapıdan önce ben geçtim. Geçerken elimi kapıya sürttüm. Ardından ilk yaptığım şey girişteki şeylere göz atmak oldu hızlıca. Ayakkabılarla dolu vestiyer, dağınık portmanto, kapı eşiğindeki ayakkabılar. Daha sonra salona girdim ve yine aynı şekilde hızlıca göz gezdirdim. Dağınık üçlü koltuk, orta sehpadaki akşam yemeğinden kalma kirli tabaklar, ucu kıvrılmış halı...

Dağınıklık için özür dileyerek yanıma geldiğinde başımı iki yana salladım."Hiç sorun değil. Tek başınıza koca eve yetişmek zor oluyordur. Annemden biliyorum, o da ağabeyim ve bana tek başına bakmak zorunda kalıyordu. O yüzden sorum etmeyin."

Kadın içten bir şekilde gülümsediğinde sehpadaki tabakları alıp hızlıca mutfağa götürdü. Jeno bana tek kaşını kaldırarak baktığında omzumu silktim. Tekli koltuklardan birine oturup bacak bacak üstüne attım. Jeno da karşımdaki tekli koltuğa oturduğunda karşımızdaki duvara sabitlenmiş televizyon ünitesindeki fotoğraflara baktı tek tek. Kadın iki elinin arasında tuttuğu, iki kahve fincanı ve bir tabak kurabiye tepsisi ile geldiğinde Jeno gülümseyerek teşekkür etmişti. Önüme koyduğu sütlü kahveyi alırken de ben de teşekkür ettim.

peiskos • lee jenoWhere stories live. Discover now