chapter 26:watching eyes

239 35 73
                                    


Peiskos'un 12K olma şerefine sizden bu bölüme bol bol destek, yorum bekliyorum, okunma sayıları yüksek olmasına rağmen oy sayısı hep düşük kalıyor. Emeğime karşılık bir oyunuzu çok görmezseniz çok mutlu olurum^^ Hazır final de yaklaşıyorken desteklerinizi, yorumlarınız sabırsızlıkla bekliyorum!!




Saçlarımda, yüzümde, kollarımda gezinen parmaklar beni uzun zaman sonraki derin uykumdan uyandırmıştı.

Gözlerimi araladığımda bana bakan bir çift göz ile karşılaşmıştım. Uyku sersemi bir şekilde gülümseyip yüzüne daha iyi bakabilmek için başımı biraz geri çektim.

"Günaydın."

Dudaklarındaki tebessüm yerini korurken bir eliyle alnımdaki saçlarımı geriye taradı. "Günaydın."

Birkaç saniyeliğine gözlerimi kapatıp derin bir iç çektim. Yüzümü boynuna gömdüğümde kolları tamamiyle sarmıştı beni. Kokusu burnuma dolmuş ve içime bir sıcaklık yayılmıştı. Başımın üstüne ufak bir öpücük kondurduktan sonra yanağını yaslamıştı.

"İyi uyuyabildin mi?" demişti parmaklarını saçlarımda gezdirirken.

Aramızdaki mesafeyi fazla açmadan biraz geri çekilip bir elimi çıplak göğsünün üstüne koydum. Kolumu beline sardığımda hafifçe başımı salladım gözlerine bakarken. "Evet, uzun zaman sonra güzel bir uyku çektim."

Parmaklarım sırtında anlamsız şekiller çizerken dağılmış yüzünü inceledim bir süre. "Eğer onu öldürmeseydim, yüzünü her gördüğümde, size yapılanları hayal ettiğim her seferde gidip öldüresiye dövebilirdim. Yazık oldu."

Kısık sesli bir kahkaha atmış ve yanağımı elinin tersiyle okşamıştı. "Öldüğü için üzülmüyorsun yani?"

Umursamadığımı gösterircesine omuzlarımı silktim. "Kimse size zarar veremez. Hiç kimse."

Kahkahasından kalan gülümsemesi saniyeler içinde yavaşça solmuş ve dudakları düz bir çizgi hâlini almıştı. Beni kendine çekip alnımdan öpmüştü.

"Kimseye bir şey olmayacak, buna izin vermeyiz. Hiçbir zaman da izin vermedik."

Bir süre daha yatakta birbirimize sarılarak uzandık. Tek bir kelime etmeden, sadece kalp atışlarımız ve nefes alıp verişlerimiz odada yankılanırken birbirimize sarıldık hiç bırakmayacakmışız gibi.

Kapının çalınması bizi ani bir paniğin içine sokmuştu bir anda. Hızlıca yerimden kalkıp Jeno'nun üstünden atlamış ve yerdeki pantolonumla kazağımı alıp hızlıca giymiştim. Bira tenekelerini ve Jeno'nun yerde olan eşofmanıyla tişörtünü yatağın altına fırlatmıştım.

Kapıya koşup açtığımda Jaehyun'u bulmuştum karşımda. Gülümseyip bir elini kapı eşiğine yaslamıştı.

"Günaydın. Kahvaltı yapacağız, siz de gelin."

Esneyerek başımı salladım ve elimle arkamı gösterdim. "Jeno'yu uyandırıp yaralarına pansuman yaptıktan sonra geliriz. Siz başlayın, biz de birazdan geliriz."

Alt dudağını dişleyerek bir süre gözlerime baktı öylece. "Dün gece, neler oldu? Kavga ettiğinizi duydum."

Alnımı kaşıdım, gergin olduğumu göstermek istemiyordum. "Her zamanki şeyler, çok da önemli değil. Sonra konuşuruz."

Çok da ikna olmamış gibi başını salladı. Aşağı inmek için gittiğinde ise kapıyı kapatıp sırtımı yasladım. Yatak başlığına yaslanmış bir şekilde beni izleyen Jeno'ya bakarak dudaklarımı dişledim.

peiskos • lee jenoTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang