chapter 2: first goodbye

1.3K 120 33
                                    

Başkan konuşmasını yaptıktan sonra platformdan inerek salonda ayrılmıştı. Şaşkın ve biraz da sinirli bir şekilde arkama dönüp ellerimi belime yerleştirdim. Benim gibi kafası karışmış koca bir salon dolusu insan vardı burada. Çoğu kişi neler olduğunu bilmeden çoktan yakın olduğu kişilerle sarılmaya başlamıştı. Sinirle dudaklarımı dişlerken benimle aynı düşünceleri paylaşan takımıma baktım. "Bu neydi şimdi? Bir bok anlamadım."

"Al benden de o kadar." dedi Jaehyun saçlarını karıştırarak. Elini hafifçe havada salladıktan sonra başını iki yana salladı."Ben odaya geri dönüyorum. Bir saat daha uyuyacağım."

Başımı onaylarcasına sallayıp insanların arasından sıyrılarak gidişini izledim.

"Biz de gidelim." dedi Jaemin kafasındaki siyah beyzbol şapkasını düzeltirken.

"Diğerleriyle vedalaşmayacak mıyız?" diye soran Shiah'ya ateş saçan gözlerle dönmüştü Hee Jun."Ne vedalaşması? Çocuk musun sen?"

Shiah, Heejun'a boş gözlerle baktığında, Heejun'un dudakları düz çizgi hâlini almıştı kısa sürede."Doğru, çocuksun. 14 yaşında bir veletsin." Hafifçe omzundan ittirip yürümesini söyledi.

Shiah omzunun acıdığını söyleyerek mızmızlanırken da biz de onları takip etmiştik. Salondan çıkıp buraya gelirken bindiğimiz asansöre bindik ve odalarımızın olduğu kata çıktık. Odamıza girdiğimizde, Jaehyun dediği gibi ikimizin paylaştığı ranzanın üstündeki yatağında uyuyordu. Jaehyun'u uyandırmamaları için Hee Jun, Moonbin ve Jaemin'i uyardım. Jeno ve Shiah paylaştıkları ranzalarına geçerken Hee Jun, Jaemin ve Moonbin yüzmeye gitmek istedikleri hakkında konuşmaya başlamışlardı.

Kafamdaki şapkamı çıkarıp yatağıma oturdum. Jeno'da karşımdaki yatağına oturmuş sırtını gri boyalı duvara yaslamıştı. Bacakları yataktan aşağı sarkıyordu ve boş bakan gözleri komodinin üstündeki saate kenetlenmişti. Ayağımla dizini dürttüğümde gözlerini transtan çıkmış gibi kırpıştırarak bana döndü. Ne düşündüğünü anlatması için kaşlarımı kaldırarak gözlerine baktığımda sıkıntılı bir nefes vererek dudaklarını ıslattı. Kaşlarını hafifçe çatarak gözlerime baktığında siyah ceketimin düğmelerini çözerek üstümden çıkardım ve yanıma koydum.

"Sence... bizi gönderirler mi?"

"Gitmek istemiyor musun?" diye sordum anında.

Başını iki yana salladı gözlerime bakarak. Derin bir nefes alarak dirseklerimi dizlerime yasladım.  Anlayışla başımı sallarken tam konuşacağım sırada Moonbin bağırarak bana seslendi.

"Yeoreum , biz yüzmeye gidiyoruz!"

Tek kaşımı kaldırarak sinirle, sırıtan yüzüne baktım. Parmağımla yukarıda uyuya Jaehyun'u gösterdim. Aklına yeni gelmiş gibi ağzını açıp başını salladı."Özür dilerim!" diye bağırdıktan sonra üçü de el sallayıp odadan çıktılar. Shiah arkalarından 'Dikkatli olun!' diye bağırdığında bu sefer gözlerimi birkaç saniyeliğine kapatarak derin nefesler aldım. Sakinleştiğimi hissettiğimde gözlerimi açıp Jeno'ya döndüm.

"Yedi kişiyiz, değil mi? Başkan altı kişilik ekipler göndereceğim dedi. Bizi oluştururken belli kriterlere göre birleştiriyorlar. Hepimiz birbirimizi tamamlıyoruz. O yüzden endişe etme. Hem bu kadar abartmana gerek yok. Biz gidecek olsak bile ilk görevimiz değil."

Gözlerini kısarak ilk önce üstündeki ranzaya sonra da Moonbin, Jaemin ve Heejun'un çıktığı kapıya baktı."Öncekinde ne olduğunu hatırlıyorsun." Tekrar bana baktığında bakışları değişmiş, koyu kahve gözlerini öfke bürümüştü.

peiskos • lee jenoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin