chapter 5: the loved one

695 104 37
                                    



Odaya girdiğimizde içeride aşırı bir gürültü vardı. Hepsi tek bir ağızdan konuşuyordu ve odanın ortasında 4 tane boş bavul vardı. Jeno yanımdan sıyrılıp tuvalete geçerken odanın kapısını kapattım. Bir süre olduğum yerde durup olan biteni anlamaya çalıştım.

Moonbin, ciddi bir şekilde yatağıma oturmuş dirseklerini dizlerine yaslamış ellerini birbirine kenetlemişti ve kısık gözleriyle bir kıyafetlerimizin olduğu ortak dolaba bir de yerdeki bavullara bakıyordu. Shiah ranzanın üstündeki yatağından Heejun'a laf yetiştirmeye çalışıyordu. Jaehyun elleri belinde bavulların ortasında durmuştu. Heejun ise yere oturmuş başını iki elleri arasına almıştı.

"Siz ne yapıyorsunuz?"

Konuşmamla beraber hepsi bana baktı. Kaşlarım çatık, onları anlamaya çalışır gibi, sanki onlar başka bir gezegenden gelmişler gibi teker teker yüzlerine baktım.

"Bavullarımıza ne koysak diye düşünüyorduk." dedi Heejun şirince sırıtarak. Başımı onaylarcasına sallayıp dolaba ilerledim ve gri pijama takımını, siyah pantolon-tişört-ceket üniformasını ve iç çamaşırlarını aldığım gibi yanına ilerleyip bavulunun içine attırdım.

"Artık düşünmenize gerek yok. Göreve gidiyoruz çocuklar, gezip eğlenmeye değil."

Shiah, "Üniformalarımızla gitmemiz garip olmaz mı?" dediğinde, Heejun baş parmağını ona doğru kaldırarak dediğini onayladı.

Haklı olduğu için bir şey demek istemediğimden bavullarının üstünden geçerek yatağıma, Moonbin'in yanına oturdum. Başını bana çevirip kocaman gülümsediğinde, kaşlarımı 'ne oldu?' dercesine kaldırarak ona baktım. Konuşmadan bakmaya devam ettiğinde başımdaki şapkayı çıkartıp yatağın yanındaki komodinin üstüne koydum.

"Kalk hadi, uykum var."

Moonbin, isteğimi ısrar etmeden yerine getirerek yatağımdan kalkıp kendi yatağına geçtiğinde, üstümü değiştirecek hâlimin bile olmadığını fark ettim. Saatin kaç olduğunu da bilmiyordum. Düşünmeyi bırakıp ince çarşafımın altına girdim ve çocuklara kim erken kalkarsa beni de kaldırmasını söyledim. Erkenden kalkıp duş alabilirdim.

Kısa süre sonra Jeno belindeki havlu ile banyodan çıktığında, Heejun ve Jaehyun odanın ortasındaki bavulları toplamış, yatakların altındaki yerlerine koymuşlardı. Işıklar kapanıp herkes yataklarına geçtiğinde, Jeno karanlıktan faydalanıp hızlıca üzerini değiştirmişti. Dolaptan aldığı kafa havlusuyla, ıslak siyah saçlarını kurulayarak karşımdaki yatağına oturdu. Göz göze geldiğimizde ufak bir şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı.

Moonbin'nin horultusu odada yankılandığında, Jeno kimseyi uyandırmamak için fısıldayarak konuştu."Niye uyumadın?"

Görüp görmeyeceğini bilmeden omuzlarımı silktim. "Uyuyamadım." dedim onun gibi fısıldayarak.

Üst ranzada yatan Jaehyun homurdanarak başını aşağı sarkıtıp bana baktı. "Yat zıbar velet."

Başını geri çektiğinde, dudaklarım böyle bir tepki beklemediğimden hafifçe aralanmış, kaşlarım sinirle çatılmıştı. Jeno'nun sırıttığını hissedebiliyordum. Ona kısa bir bakış attıktan sonra iyice yerime yerleşip, elimi yastığımın altına koydum. Jeno saçını kurulamak için aldığı havluyu yastığına serip başını koydu. Çarşafını beline kadar çekip bir kolunu başının altına aldı. Uyuyacağını anladığımda ben de yavaşça gözlerimi kapattım.

08:12, Sabah.

Sabah normalde kalktığımızdan daha geç kalkmıştık. Sabah alarm çalmamış ve ilk Jaehyun saat 8 gibi kalkıp bizi de kaldırmıştı. Biz hazırlanırken odaya Doyoung girmiş ve bize antrenman salonuna inmemizi söylemişti. O odadan çıktıktan sonra biz de arkasından çıkıp dediği gibi antrenman salonuna inmiştik. Alışık olduğumuzdan daha geç kalkmak biraz düzenimizi bozmuştu.

peiskos • lee jenoWhere stories live. Discover now