chapter 4: 7-1=0

808 103 25
                                    


Revirden çıktıktan sonra tek bir kelime etmeden asansöre binmiş ve Başkan'ın odasına kadar yürümüştük. Kapının önüne geldiğimizde Kim Doyoung beni orada bırakıp geldiğimiz yoldan geri döndü. Derin bir nefes alıp kapıyı çaldım ve ittirip içeri girdim. Kapıyı kapatıp arkamı döndüğümde, kurul masasındaki toplanmış olan kurul üyeleri ile göz göze geldim. Duvar kenarında sıralanmış olan beş kişiyi gördüğümde bakışlarım masasında oturan Başkan'a kaydı. Eliyle onların yanına geçmemi işaret ettiğinde, kurul üyelerinin yanından geçip Taeyong'un yanındaki boşlukta rahat pozisyonda durdum. Kafamı kaldırıp ona baktığımda gözlerindeki endişe neden burada olabileceğimi tahmin ettirmişti. Dudaklarımı birbirine bastırarak, Taeyong'un iki sıra yanındaki Mark'a baktım. Buruk bir gülümsemeyle bana baktığında sinirle başımı Başkan'a çevirdim.

Ellerini bir kez birbirine çırpıp hiç samimi olmayan bir gülümsemeyle bana baktı. "Uzatmak istemiyorum Yeoreum. Sen ve ekibin diğer ekiplerle beraber gönderileceksiniz. Umarım başarı ile geri dönersiniz."

Hayretle tek kaşımı kaldırıp Başkan'ın yüzüne baktım. "Ekibimdeki çocukla göreve gidebileceğimi sanmıyorum."

Eliyle, Taeyong'u ve Mark'ı gösterdi."Onların da ekibinde çocuklar var Moon Yeoreum. Onlar itiraz etmedi."

Alaycı bir tavırla kaşlarımı çatıp başımı aşağı yukarı salladım bir kere."Evet, onlar bunun için fazla itaatkâr size."

İfadesi anında donuklaşırken masanın üstünde duran elini yumruk yaptığını gördüm. Yanımda duran Taeyong'a fısıldadım bakışlarımı Başkan'dan ayırmadan."Özür." Alınmadığını biliyordum ancak yine de söylemem gerektiğini düşünmüştüm.

"Acaba..." dedim hafifçe gözlerimi kısarak."Ekibimdeki birinin yaralanmasından siz sorumlu olabilir misiniz efendim?"

Yumruğunu masaya sertçe vurduğunda başımı dikleştirdim. Ondan korkmuyordum, korkacağım en son kişiydi.

"Haddini aşıyorsun."

"Bağışlayın efendim ancak bize şüpheye düşğümüz şeyleri sorgulamamız öğretildi. Ve tahmin edersiniz ki, ben de şu an şüphe içindeyim."

"Onları kendine sakla."

Keskin bakışlarımı kurul masasında, en başta oturan Kim Eunji'ye çevirdim. Bir eli masasının üstünde, başını hafifçe yana yatırmış ince kâhkülleri arasından tehditkâr bir şekilde bana bakıyordu.

"Başkan ile konuşuyorsun, her şeyden önce senden yaşça büyük. Saygılı konuş."

Dudaklarımı birbirine bastırıp ciddi bir tavırla başımı salladım."Ah, yeraltında hiç penceresi olmayan, hapis hayatı yaşadığımız yerde okul dersleri dışında köpek gibi çalışğımızdan saygı terimlerini öğrenemediğim için tüm içtenliğimle özür dilerim. Sosyal becerilerimizi ezberle kazanamayız, değil mi? Dışarı, insan içine çıkıp neyi nasıl yapacağımızı orada öğrenmemiz gerekiyor. Ancak beni de anlamanızı isterim. Ben de sevgili Başkan'ımızdan şüphelenmek istemem, sonuçta bizi buralara kadar getiren o. Siz de görüyorsunuz ki bu biraz imkansız bir duruma dönüşüyor." Birkaç saniye daha Kim Eunji'nin sinirden kızarmış yüzüne baktıktan sonra masasında yayvan bir şekilde oturan Başkan'a döndüm. "Ekiplerin açıklanmaya başladığı sırada ekibimden biri ciddi bir şekilde yaralanıyor ve ben bir anda kendimi sizin odanızda buluyorum. Ardından göreve seçilen ekiplerden biri olduğumuzu öğreniyorum. Ki ekipler beş kişilik olmak zorundaydı. Eh, biraz da matematik biliyorsak, sonucun ne olduğu gayet açık." Kafamdaki şapkamı düzelttim ve elimi tekrar arkama aldım."Bu konuşmayı ekibimden birini yaralanmadan önce yapmış olsaydık, emin olun ağzımdan böyle şeyler çıkmazdı."

peiskos • lee jenoWhere stories live. Discover now