20. Bölüm

8.2K 358 87
                                    

Almira enise sarılıyor ve medyadaki şekilde hayal edin🤗
****
Müşerref hoca ayağa kalktı ve bize gülümseyerek baktı.

"Bakın çocuklar! Özel güçleriniz tanrı tarafından size hediye olarak verildi. O güçleri gereksiz bir şekilde kullanamazsınız!" Dediğinde doğruca doğana bakmıştı.
Doğru ya doğan bugünlerde özel gücünü çok kullanıyordu.

"Ama hocam neden başka insanların özel gücü yokta sadece biz!" Diye kızgınca söylendi aysima.
Bende bu cevabı merak ediyordum.

"Çünkü siz seçildiniz..."
Bizler tanrı tarafından seçilen özel kişilerdik. Bunun değerini bilmiyorduk.

"Hem diğer insanları neden küçümsüyorsun ki... tanrı onlarada harika güçler vermiş. Birbirlerini anlıyorlar, kalpleri her saniye atıyor... daha birçok şey..." müşerref hoca çok haklıydı. Boş sıralara baktı ve gözleri enisi buldu.

"İki haftadır sude yok! Gelicek hafta eksiksiz istiyorum bu sınıfı"
Benim grubum tamdı. Enis direk doğana bakmıştı.

"Merak etmeyin hocam! Sude gelecek pazartesi günü burada olucak" resmen dişlerinin arasında konuşmuştu.
Sudenin kayıp olduğunu biliyordu acaba bizim aldığımızı biliyor muydu?

Nereden bilecek!
***

"Gelicek haftaya kadar herkes bir masal kahramanı olucak! Sizden özel gücünüzü kullanarak bir sahne istiyorum. Tiyatro gibi... kazanan kişiye ödül var" bu okul değişik aktiviteler yapıyordu.

"Ödül ne?" Diye sordu elif.
"Bu size süpriz olsun"
Ben masal bilmezdim ki...
"Zorunlu mu?"diye sordum.
Bu aktivite bana göre değildi çünkü ben hiç masal dinlememiştim.

Müşerref hoca dosyalarını ve kitaplarını topladı.
"Eğer yapmazsan eksi puan alırsın"
Eksi puan almak istemiyordum.

Umutsuzca bizimkilere döndüm.
"Neden yapmak istemiyorsun?
Bu müşerref hocanın beğendiğim nadir aktivitelerinden biri... ve ödülde var bence kaçıramayız!"
Her şey göründüğü gibi değildi ben yapmak istiyordum. Ama bilmediğim bir şeyi yapmak istemiyordum.

"Ben pinokyo olucam" dedi doğan.
Aysima güldü.
"Bencede yalan söylemekte üstüne yok!"

Pinokyo bir masal kahramanıydı ve ben onu bilmiyordum.
"Bende kırmızı başlıklı kız olucam" elif kendini inceledi ve tekrar bize döndü.

"Hem benziyorum da!"
Hepsi mutluydu ve hangi masal kahramanı olucaklar diye tartışıyorlardı.
Ben lavaboya gitmek için ayağa kalktım.
Gözlerim dolmuştu!

Ben hiç masal dinlememiştim.
Pinokyo, kırmızı başlıklı kız bunları
İlk defa duyuyordum.

Aynadaki yansımama baktım.
Neden insanlar ailesini seçemiyordu? Annemin bana hiç masal anlatmaması neden bana bu kadar dokunuyordu?
Ben gözyaşlarımı silerken aynadaki kişiyle gözgöze geldim.
Enis!

Hiçbir şey demedim ellerimi tedirgin bir şekilde yıkadım.

"İyi misin?"diye sordu.
Buna bir şeyler olmuş. İyi değildim ve herkese iyi olmadığım halde iyiyim demekten çok yorulmuştum.

"Bilmiyorum... sen niye sordun?"
Aklıma bana bugün vereceği hediye gelmişti. Kolunu tutum.

"Enis ben... özür dilerim yanii bugün hediyeni almadığım için..." bu hayatta birisi ilk defa benim için hediye yapıyordu.
Hemde elleriyle...

"Almak zorunda değildin. Özür dilemene gerek yok. Bende olsam almazdım" dokunduğum yere baktı ve ben direk ellimi çektim. Ona dokunmak ateşe dokunmak gibiydi.
Bugün enisin kafasına saksı düşmüştü. Bu kadar anlayışlı olması normal değildi.

"Bana tekrar hediyemi verir misin?" Diye konuştuğumda olumsuz anlamda kafasını saladı.

"Bir hediyeyi ikinci kez vermem!" Neden versen incilerin mi dökülür?
"Lütfen" dedim. Uzun bir süre gözlerimin içine baktı ve hediyeyi ellime verdi. Ona sarıldım.

"teşekkür ederim" diye fısıldadım. Önce tepkisiz kaldı sonra ellerini belime doladı.
Sınıfa girdim ve ders işlemeye devam ettik.
***

Odama geldiğim zaman hemen hediye kutusunu açtım ve tahtadan yapılmış bu muhteşem tokaya bakıyordum.
Ben çocukluğum için üzülürken enis bana hediye vermişti. hata kendi elleriyle yapmıştı. Onun bana yaptığı tüm kötülükleri unutmuştum.

Selin demişti bu hediyeyi yaparken eli yaralanmış. Öpseydim belki yarası iyileştirdi.

Üstümü değiştirdim ve tokayıda saçıma taktım.
Gayet güzel durmuştu.

Yemek katına gelince menümüzde makarna ve salatalık turşusu vardı. Kötülerin menüsüne bakınca orman kebabı, pilav, salata daha bir çok şey vardı.
Tatlı bile!

Enis ve grubu gelince enisle göz göze geldik. Bakışları taktığım tokaya gitmişti.
Sanki takacağımı biliyordu.

Bu tuzlu ve az salçalı makarnayı yerken selin ağlayarak bize doğru geliyordu. Endişeli bir şekilde ayağa kalktım.

"onlar... Sudeyi bizim aldığımızı biliyorlar." tedirgin olmaya başladım enisin kızgın olması gerekiyordu. Ama o bana hediye vermişti.

"hira'ya yaptıklarımızı da ve şuan hira onlarla beraber" onların tarafına bakınca hira bir elini barışın omzuna koymuştu ve içtiği içkiyi bize bakarak havaya kaldırdı. Birde haince gülmüştü.

Birden başım kaşınmaya başladı. Ben başımı kaşıdıkça bizimkiler tuhaf bir şekilde bana bakıyordu. Sonra enis elini bir cebine koydubbana doğru geldi ve yüzünde bir gülümseme oluştu.

"bence liderinizden uzak durun! Çünkü Başı şuan bitlerle dolu ve bir şey daha lideriniz çok salak. Bende onu birazcık akıllı sanmıştım" yemekhanedeki herkes uzaklaşmaya başlamıştı. Ben hayal kırıklığına uğramıştım. Sevincim yok olmuştu. Ben ona güvenmek istemiştim.
"bu kız bitlenmiş"
"bize yaklaşma"
"enis vurdu ve gol oldu"

Tokayı nazikçe çıkardım ve enisin avucuna koydum.
"bir çınar ağacı çok değerlidir çünkü gölgesi en güzel ağaçtır. Bazı yerlerde çınar ağacını babaya benzetirler. Çünkü gövdesi bir babanın sıcaklığını hissetirir ben buna saygı duydum... Ama senin kendine bile saygın yok. O kutsal ağacı bu oyuna âlet ettin!" deyip oradan uzaklaştım. Başım hala kaşınıyordu!

Bölüm nasıldı?
Enis sen ne yaptın ya!
Bu bölümde hoşunuza giden bir yer? Yorumlarınızı heycanla bekliyorummm:-)

ATEŞİN VARİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin