24. Bölüm

8.1K 367 37
                                    

Cansu hoca beden hocamızdı ve bizi ormanda koşturuyordu.
Çok yorulmuştum.

"Fiziksel gücünüz güçlü olmalı... Koşun! Durmak yok"

Hava aşırı sıcaktı ve nefes nefese kalmıştım. Elif Cansu hocaya saydırıyordu.

"Bu kızıl şeytan! Her zaman bizi böyle koşturur... Ah çok susadım."
Elif elindeki pet şişeyi açar açmaz hemen içti ve suyunu bitirmişti.

Cansu hoca bize sinirli bir şekilde baktı.

"Durmak yok!"
Bu kadın ölmemizi istiyordu kesin.
Bende koşacak hal kalmamıştı...

Berbat denecek kadar terlemiştim.
Hava sıcaktı ama yerde çamur vardı.

Sudeye göre hava durumu değiştiği için bu gayet normaldı.

Fildişi renginde bir Sıfır kol giymiştim ve saçlarımı tepeden at kuyruğu yapmıştım. Altımda rahat çiçek desenli bir şort vardı.
Beden dersine göre gayet normaldi.

"Gelecekte kendimizi bir iple görüyorum." Diye konuştu Selin.

İp mi?
Cansu hoca bizi durdurdu.
Sonunda!

Bizi düz bir alana getirmişti yerler ıslaktı ve sekiz tane çukur vardı içinde kirli su vardı. Ve tepesinde ipler vardı. Bu da neydi?

"Hepiniz iplerden tutanacaksınız! Ben süre tutacağım. Kim daha dayanaklı görmek istiyorum" bize yerdeki su çukurunu göstererek konuştu.

"İpi kolay bir şekilde bırakmayın yoksa içindeki kurbağalara yem olursunuz!"

Biz hepimiz korku içinde birbirimize baktık.
"Bu su Çukurun çember boyutuna bakmayın. çok derin"

Fatih kulağıma fısıldadı.
"İpi tutarken kendini sıkma..."
Kesinlikle ben kaybedecektim ve kurbağalarla yüz yüze gelmek çok korkutucuydu.

Cansu hocanın dediğini yaptık ve hepimiz idam cezasına çarpıtılmış gibi asılıyorduk. Tek farkımız ipi tutmaktı. Ben şimdiden bu ipi  bırakmak istiyordum. Bu ne!

" sizin için bir sürü kurbağa koydum bu çukura... Ve kurabağaların en zehirlisi ok kurbağından birer âdet koydum. Haberiniz var mı bilmiyorum ama dokunduğu kişi felç olabilir"

Bu kadın kafayı yemişti... Elif doğru söylüyordu bu kızıl şeytandı!

"Ne! Ok kurbağısı mı? Bunu koymakta ne demek!" Diye cırladı Selin.
Aysima alışmış gibi ipi tutuyordu.

"Biz felç olsak elif hiç yardım etmez! " Diye kızgınca söylendi Hira.
Elif bence yardım ederdi ama hirayı felçli bir şekilde düşününce güldüm...

Kötüler de hemen yanımızdaydı ve Enis ipi tek koluyla tutuyordu.
Bu delirmişti!

Ben içimden dua ediyordum.
Tanrım nolur o kurbağa gitsin...

İpi tutacak daha fazla gücüm kalmamıştı ve bıraktım.
"Lanet olsun... Lanet olsun... Lanet olsun" su çukurun içine girer girmez hemen çıktım. Tanrıya şükür kurbağa yoktu yanii hiç hissetmedim.

"Bu kadar kısa sürede düşmeyi nasıl becerdin? Sen bir lidersin! Üyelerin daha düşmedi onlar düşmeden sen düşemezsin!"

Bu kızıl şeytan beni kızdırıyordu.
Bir kurbağa varsa o da bu hocaydı!
Ok kurbağası!
Beni sözleriyle zehirledi.

Onu duymamazlıktan gelerek bizimkilere baktım.
Ben aşağıda onlar yukardaydı.

"Almira!"diye korkuyla seslendi bana Aysima. Yoksa düşüyor muydu? Enislerin kahkaha sesleriyle onlara baktım.

"Yy-üzün" devamını getirmeden gülmeye başladı Enis. Çok güzel gülüyordu. İnci gibi dişleri ve içten kahkahası...kendine gel kızım!

Havalı bir şekilde, "Evet yüzüm çok güzel" dedim.
"Hepsi sivilce olmuş hemde böyle küçük küçük..." Enis bana bakarken hâlâ gülüyordu. Elimle yüzüme dokundum.

Ay bu sivilceleri hissedebiliyordum.
Hayır ya!!!

"Ben daha fazla dayanamıyacağım..." Diyen selinde ipi bırakmıştı. Benim üstüm hepsi ıslaktı ve çok üşüyordum bu ıslak kıyafetlerle.
Selin tedirgin bir şekilde bana baktı.

"Y-yüzüm yüzüme bir şey olmuş mu?" Dudağımı ısırdım.

"Şey olmuş buruşmuş" dedim. Ve selinin krizleri başladı.

"Hocam benim yüzüm bebek gibidir neden buruşmuş" iki eliyle yüzünü kapattı. Yaşlı bir ninenin yüzü gibi olmuştu... Ve benimkinden komikti.

"Siz burayı ne zannediyorsunuz! Burası ciddi bir yer ve düşmenin pes etmenin bedeli ağır olur"

Hira da ipi bırakmıştı ve hemen o su çukurundan çıktı. Yüzünün rengi yeşile dönmüştü. Bir güldüm sesim ormanda yankı yapmıştı. O ise korkuyla bize bakıyordu.

"Uzaylılara benzemişsin" Hira rahat bir nefes aldı.

"Sizin gibi olucam diye çok korktum"
Bu ok kurbağaları neredeydi?

Elif'te düşmüştü ve su çukurunda çok yavaş hareket ediyordu.
Kız elif biraz acele hareket et yoksa ok kurbağası seni felç yapacak!

Elifde herhangi bir belirti olmamıştı.
"Şifacı olduğu için ona etki etmiyor" vay canına bizim burada anamız ağladı.

"Yakına gelince daha komik" deyip gülmeye başladı. O gülünce bende güldüm. Biz normal değildik.

Fatih'te bırakmıştı ve yüzü pul olmuştu. Çocuk bildiğiniz parlıyordu.

"Parlıyorsun" dedim.
"Senin ki suçiçeği gibi..." Dedi ve diğerlerine de bakarak güldü.

"Kahretsin!" Diye bir ses duyunca demirin su çukurunda olduğunu gördük ve her yeri felç gibi olmuştu.

"Ok kurbağası bir taneyi yakaladı... Demir şansın yok evladım! " Diyen Cansu hocaya şok bir şekilde baktım. Bu merhamet sevgisi nerden geliyordu?

Demirin eli ayağı birbirine dolanmıştı ve konuşamıyordu. Elifle göz göze geldik.

"Biz kötü değiliz ve onu iyileştirmelisin ki farkımız ortaya çıksın" elif sıcak bir gülümsemeyle bana baktı ve demirin yanına gitti. Ona dokunarak iyileştirdi. Demir kendi haline şükreti.

"İnsan hasta olmadan sağlığın değerini bilmiyor... Ve elif sağol" dedi. Kısa konuşmuştu ben demirin biraz elife bulaşacağını zannetmiştim.

Elif de şaşkındı! İsmail de düşmüştü ve yüzü rengarenk olmuştu. Kötülerden sadece Enis kalmıştı. Ve iyilerden de doğan ve Aysima kalmıştı.

Doğanda düştü ve yüzü korkunç derecede yaralarla kaplandı hemen yüzümü kapatım.
Ah korkunçtu!

Bizden Aysima ve kötülerden Enis kazanmıştı. Cansu hoca yanımıza geldi.

"Şansınıza ok kurbağaları yoktu sayıları azdı ama gelecek sefer bu çukuru onlarla dolduracam. Enis ve Aysima iyi dayandınız aferin. Ödülünüz okulda... Ve siz beceriksizler saatlerce bu yüzlerle gezeceksiniz!"

Bu nasıl bir yerdi?

Nasıldı bölüm...
Yorumunu atarsan çok sevinirim.

ATEŞİN VARİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin