12💛

4.7K 331 300
                                    

Selamlar

2317 kelime.

Keyifli okumalar.

*

*

*

Haftasonu odaya iyice yerleşme amacıyla dışarı çıkmayı planlamıyordum. O salağı da engellemiş, sahte rahatlığımla baş başa kitaplarımın tek tek tozunu silip raflara türlerine göre sığdırmaya çalışıyordum. Öfkem geçmiyordu.

Kolilerin yanına bıraktığım sarı bavulumun şifresini girip hantal kapağı araladığımda göz gezdirdiklerim beni bu zamana değin mutlu eden ve etmeye devam eden hatıralardı. Annanemin kendi elleriyle nakış işlediği  yastık kılıfı, babamın uğur parası, annemin saç tokası -üzerinde hala saç telleri var o yüzden saydam bir kutunun içinde-, kardeşim olacak zirzopun ufakken onsuz uyuyamadığı ayıcıklı müslin battaniyesi ve birçokları... korumaya alacağım kıyafetim, ayakkabılarım falan yok benim, o yüzden en kıymetlilerim benim için servet değerindeki bu sapsarı bavulumun içinde.

İçinden çekip çıkardığım 1912 basımlı japon yaşam kültürünü anlatan kitabın türünde başka bir eser yok, bu yüzden hiçbir zaman raftaki yerini alamayacak, o hep yastığımın altında. 102. sayfasındaki eşsiz bir estamb için gözüm gibi bakıyorum ona. Eşsiz çünkü yazar kendi elleriyle resmetmiş ve basımında ne kadar kopya varsa hepsini gene kendi boyalarıyla renklendirmiş. Belki servet değerinde belki değil ama onu tozlu bir sahaf rafının ardında bulduğumdan beri sarı bavulumda oradan oraya geziyor.

Kapım çaldığında tam da 102.sayfayı koklamaktaydım. Görevlilerden biri olduğunu düşünüp açtığımda, kapı pervazına yaslı Feza'nın bakışlarıyla karşılaştım. Omzunu dayadığı pervaza başını da dayamış, ayaklarını çapraz yapmış öylece bana bakıyor. Kaşlarım anında çatılırken kapıyı suratına çarpmamam için neden arıyorum.

Ahh bulamadım.

Güle güle Feza Kandemir.

Yapmak üzere olduğum işlem davetsizce içeri giren bedenle elimde kaldı.

"Zannetmiyorum ama tatlı konuşuruz ümidiyle tatlı getirdim."

Çalışma masasına bıraktığı kutudan sonra, montunu çıkarıp askıya astı. Bana sırtını dönüp tekli koltuğa ilerlerken 'otursana' bile dedi. Rahatlığı, bir an ben bu adamın odasına niye geldim diye kendimi sorgulamama neden oldu.

Burası bizim odamız Şiir!

İç sesimin IQ tavan.

"Dur tahmin edeyim, sen de burada kalıyorsun ve odanı karıştırdın. Bu genişliğinin başka açıklaması olamaz çünkü."

Koltukta kendini kaydırıp uzun bacaklarını ayırarak ileri doğru uzattı ve başını arkaya yasladı. Yan tarafında kalan bana bakışlarını çevirdiğinde aramızda kalan loş ışık sayesinde gözlerinin kan çanağına dönmüş olduğunu o an farkettim.

"Sen iyi misin?" Bir anda ilgiliymiş gibi gözükmesem sinirimi idame ettirebilirdim aslında.

Gözleri kapandı. "Şimdi iyiyim." diye mırıldanmasını neredeyse duyamayacaktım.

"O ne demek?"

"Seni gördüm daha iyi oldum demek."

"Feza... Bak as-"

"Güzel söylüyorsun."

"Ne?" Daha çok kendi kendine konuşuyor gibiydi. Boşver dercesine elini havada salladı ve bir anda "Uyuyalım mı?" diye sordu.

BU SAATTEWhere stories live. Discover now