45💛

1.4K 160 211
                                    

Selamlar 

3391 kelime

Keyifli okumalar.

💛💛💛

Odamın anahtarını uzattım ve açmasını bekledim. Açılan kapıyla içeriyi işaret etti ve ilk önce benim geçmemi bekledi. Üstümü değiştirmem gerekirken lavaboyu es geçip yatağın üzerine oturdum.

"Sırılsıklamsın." Tespitine kafa sallamakla yetindim.

"Odadan çıkmamı ister misin?" derin bir çekip kafamı olumsuzca salladım.

Mustafa beni sicim gibi yağan yağmurda, binanın duvarına dayanmış öylece otururken bulmuştu. Sadece "Fiziksel bir şeyin var mı?" demiş cevap alamayınca hiçbir şey demeden yanıma oturmuş, aynı benim gibi ayaklarını karşıya uzatmıştı. Yani şu an o da benim gibi sırılsıklamdı. Ne kadar zaman sonra bilmiyorum ama bana dönmüş "Odana gidelim, zatürre olacaksın." demişti. Geldiğinden beri tek kelime etmeyen ben, buna da kafa sallamakla yetinmiştim.

Geldiğinden beri bana ayak uyduran Mustafa için kıyafetim olmaması aklıma takıldı bir an. Belki de Feza'nın bir iki kıyafet bırakmasını sağlamalıydım. Hem yokluğunda koklardım da. Bu gece üstündeki gri kapüşonlusuna el koymalıydım bence. Bundan Feza'ya hemen bahsetme isteğimi bastırdım. Başıma gelenlerden sonra şu düşündüğüm şeyleri biri duysa kafayı yemiş bu derdi. Sinirlerim laçka ama odağım hep Feza'ya kaymaya meyilli.

Her şeyi hallettikten sonra, üstüme geçirdiğim gri sweatshirt eşliğinde güzel bir sinir krizi bana iyi gelecek, yaralarımı saracak.

"Kampüsün kamera kayıtlarına bakmamız lazım."

Feza kimseler fark etmeden sosyal medyasını kontrol eder gibi bir iki parmak hareketiyle açıp kapayabiliyorsa biz de yapabilirdik bunu değil mi?

Dediğimle Mustafa'nın siyah gür kaşlarından biri havalandı. Ciddiyetimi sorgulamaz umarım. "Buna yetkimizin olduğunu sanmıyorum diye afili bir cümle kurmak isterdim ama nasıl olacak o amına koyayım?"

Cevabıyla omuzlarım iyice düşerken o dolabıma doğru ilerledi. Eline geçirdiği kazak ve pijama altını bana fırlatıp bilgisayarıma yöneldi. "Şunları lavaboda giy gel ben de ne yapabiliyoruz bir bakayım olur mu?"

Kabullenip ayaklanmak üzereyken dibimde bitip açık kahverengi gözlerini bana dikti.

"Yalan veya gerçek. Bana bir şeyler anlatmak zorundasın. Gerçek tercihimdir. O yüzden aklını topla da gel."

Mustafa'nın tahmin etmediği şey gerçeği dillendirecek kadar kendimi kaybetmediğimdi. Yalanım çoktan hazırdı.

"Motorumu çaldırdığımı düşündüm ama sen de gördün kapının yanında sapasağlam duruyordu. Kim, nasıl getirdi öğrenmek istiyorum."

Ufacık bir hareketimin beni ele vermesini bekler gibi gözlerini kırpmadan bana bakmaya devam etti.

"Şu an burada benim yerime Feza'nın durmuyor oluşu bana ne anlatmalı Pi?"

Niye onu aramadın da bu saatte beni buraya diktin nalet karı der gibi değil de ondan saklamamız gereken bir şey mi var der gibi. Öyle düşünün siz.

Benim tahmin etmediğim şey ise Mustafa'nın bu okula yüz altmış dokuz IQ ile girmiş olmasıydı. Zaten kamera kayıtlarında bir şeyler yakalayabilirsek ne olduğunu kendi gözleriyle görecekti.

Bu sefer tercih ettiği gerçekliğin birazını sundum ona.

"Feza, Amerika'dan iki saat önce döndü. Her şeyin üstüne bununla uğraşsın istemedim." Ve kimi aradığıma bakamayacak kadar kötüydüm dememek için dilimi ısırdım. Ama iyi ki parmaklarım onu bulmuştu.

BU SAATTEWhere stories live. Discover now