55💛

956 121 488
                                    

Selamlar

2654 kelime,

Keyifli okumalar

💛💛💛

En iyi halinize dönüşmek için doğduğunuz yerden uzaklaşmanız gerekiyormuş. Çevrenizle sınırlı kalışınız, yeniliklere açıklığınızı, deneyim çeşitliliğinizi azaltan bir etken. Yeni bir dünyayı tanımayı geçtim, olayların çeşitliliğiyle paralel, verdiğiniz tepkilerin çeşitliliğini gördükçe yeni bir "sen" de tanıyacaksınız.

O yüzden güvenli alanınızdan çıkın.

Ben de öyle yaptım. Doğduğum büyüdüğüm alandan uzaklaştım. Dünyanın diğer ucuna, güvenli alanımdan çok çok uzaklara geldim.

Eskiden güvenli alanımın tam ortasında yer alan adam, şimdi tanımadığım kişiliğiyle tam karşımda oturuyor olsa da bunu pek umursamadım. Sonuçta onun yanında, ondan artık asla ve asla etkilenmediğimi bence yeterince kanıtlamıştım.

Önündeki evrakları incelerken parmaklarının arasında hızla çevirdiği kaleme baktım. Baktığımdan değil de sadece, istemsizce yaptığı hareket gözümü alıyordu. Okuduğu bir şey karşısında kalemi çevirmeyi durdurdu, bir satırın altını çizip yanına soru işareti ekleyişini izledim. Bunu yaparken sol kaşı havalanmış, başparmağının içiyle işaret parmağındaki yüzüğü çevirmeye başlamıştı.

Bir zamanlar eşsiz bir işçiliği olan ve içinde 'Bugün de dünün yarını. Ne yapabildin?' yazısı olan yüzüğünü o parmağına takıyordu. Beraber olduğumuz zamanlar iki göğsümün arasında bir zincirde sallanan o yüzüğü aklıma getirmemeye çalıştım. Pembe fili düşünmemeye çalışmak gibiydi. Ve yüzüğüyle takas ettiği, bir zamanlar saatinin yanında bileğine dolanmış, her atışında nabzına değen basit tokam kim bilir şimdi hangi çöplükteydi.

"Bu iki cv işimize yarayabilir."

Bu sabah Feza Kandemir'i okul binasında gördüğüm anda, tek düşündüğüm bir an önce ne dökülecekse dökülsün ve hayatımdan siktir olup gitsindi. Gece yarısı konuşmak için beni ikna etmişti. Şimdi ise sabahın sekizinden beri rektörlüğün şirkete tahsis ettiği toplantı odasında bir grup çalışanı ve Alp Akman arasında sıkışıp kalmama neden olmuştu. Sabah onu bulduğum an, önemli bir toplantısı olduğunu söyleyerek, bana seçim şansı sunmadan, yanımızdaki kapıyı açıp beni içeri sokmuştu. Tam dersim olduğunu geveleyecekken herkesin- buna Alp Akman da dâhil -onu beklediğini görünce geri adım atamamış, boş bulduğum yere oturmuştum. İlk iki dersim Alp Akman ile geçecekti, tüm sınıf boş geçen dersin tadını çıkartırken ben benimle alakası olmayan bir toplantıya katılmıştım. Feza ve Alp dışında dört kişi daha önlerindeki devasa tabletlere ve evraklara gömülü bir şekilde cv taraması yapıyorlardı. Hala proje için öğrenci başvurularını inceliyorlar, ortak karar almakta zorlanıyorlardı.

Benim burada ne işim var biri söyleyebilir mi?

Alp Akman tam yanımda oturmuş, öğrencileri hakkında hiçbir öğretmenin normalde dikkat etmeyeceği özelliklerini sadece ve sadece cv'deki fotoğraflarına bakıp sıralıyordu. Fotoğraflara bakarak isim soy isim söylüyor, ders notlarından, anlatılan konuya dikkatlerinden, algılama kapasitelerinden, yaratıcı olup olmadıklarından, kısacası cv'lerinde yazmayacak her ne varsa onlardan bahsediyordu. Fazla dikkatliydi.

Ben de araya serpiştirilmiş tabaklardan atıştırmalıklar ağzıma atıp sürekli yenilenen kahvemden içiyordum. Bunu yaparken ses çıkarmamaya çalışmak beni cidden yormuştu.  Kutlayacağımdan değil ama doğum günümün böyle başlaması biraz üzücü. Allah başka dert vermesin.

"Matematik bölümünden son bir cv, sonra tıp başvurularına geçiyoruz." Herkes önündeki bilgisayarlara notlarını alırken ben biten kahvemi yenileyen officeboy'a tebessüm ediyordum. Tam iki buçuk saattir ağzımı açamadan öylece otururken tek öğrendiğim şey alt sınıflardan Daniel diye birinin kalp pili olduğu, bizim sınıftan bir kızın cv'sine iliştirdiği kalp çıkartmasının bu odada ne kadar ergence bulunduğu, Sarah yani Philip'in pek sevgili kız arkadaşının da projeye dâhil edildiği... Sonuncusu can sıkıcı olsa da o esnada ağzıma attığım enfes dana füme sandviç benim için daha dikkate değerdi.

BU SAATTEWhere stories live. Discover now