59💛

997 137 176
                                    

Selamlar

2315 kelime

Keyifli okumalar

💛💛💛

Gözlerimi dikmiş, Hakan'ın büyük bir maharetle kapattığı yaraya bakıyordum. Elinin her hareketinde, zihnimdeki Feza mutfağa gidiyor, çekmeceyi açıyor, bıçaklardan birini kavrayıp elime tutuşturuyordu. Ellerim olacakları reddetmek için yaralı bir kuşun kanatlarına benzer çırpınsa da başaramayıp Feza'nın gücüne yenik düşüyordu.

Bıçak etini delerken yüzündeki ifade gram değişmemiş, yaptığı şeyin cürmünü çekmek için yanıp tutuşan mahkum gibi huşu içinde ve kaderine razı bakmıştı. Üst banyoda olanlar zihnime üşüşmeye başladığında hangi akılla karşılık verdim, o hangi akılla olayı ileri taşıdı, biz birbirimizde nasıl kaybolduk düşünmek bile aklımın durmasına neden oluyordu. Fikir yönümü acil değiştirmeliydim. Algı kayması bir an olsun nefes almama her daim yardımcı olurdu.

Hakan'ın insan etine bu kadar maharetle dikiş dikebilmesine odaklanabilirdim mesela. Annemi, babamı dikiş atarken görmedim hiç ama onlar Hakan'ı görseler eminim ki meslektaşları falan zannederlerdi.

"Bakma öyle."

Hakan, bana sırtı dönük oturuyorken diyor bunu. Feza kırılmayan mutfak sandalyelerinden birine otururken, Hakan da onun önüne gelecek şekilde orta sehpanın ucuna oturmuş üç dikişlik yere beşinci dikişi dikiyor.

"Beni görmüyorsun."

"Gözlerin sırtıma batıyor."

Düşünmemek adına oflayarak kalkıp etrafta dolanmaya başladım ve bir daha farkına vardım ki Feza evde kullanılabilecek çok bir şey bırakmamıştı. Her şey o kadar hızlı gelişmişti ki Feza'nın haykırışlar arasında evi yıktığını, benim ise sadece deliler gibi ağladığımı hatırlıyorum.

Cam kırıklarının arasından mutfağa ilerlediğimde Feza'nın arkamdan "Dikkat et." dediğini işittim. Bir yerime cam batması şu an son derdim bile olamazdı. Hengâmenin arasında açık mutfağa doğru ilerleyip kana kana üç bardak soğuk su içtim. Sonra da kendime kahve suyu koydum ama sadece kendime. Kapağı kırılmış aşağı doğru sarkan dolabın birinde granül kahve görünce etrafı karıştırmak zorunda kalmayışıma sevindim. Elimde kahve kupasıyla, salonun camlarından ışıklandırması belli olan arka bahçeye çıkış için güvenli bir yol aradım. Kapıyı bulamayınca Feza'nın sandalye fırlatarak tuzla buz ettiği cam kırıklarının arasındaki boşluktan, çimenlik alana çıkış yaptım.

Temiz ve soğuk hava ciğerlerime dolarken bir nebze daha iyi hissediyordum. Ya da kendimi kandırıyordum, bilmiyorum. Elimdeki fincanın bir şeyleri düzeltmesi için içine bir miktar antidepresan tozu serpiştirilmeliydi zira bir iki saat önce yaşadıklarım, Feza'nın kendini kaybedip sarf ettiği sözler, Hakan'ın gözümü açmak için yalandan verdiği açıklar... Kısacası her şey beynimin kenarlarını kemiriyordu.

Emin olduğum tek şey, Feza'nın ölse bir şey anlatmayacağıydı ve kilitlerimin anahtarı kesinlikle Hakan'dı.

Bu arada, en başta Hakan ve Feza'nın bir partiden geldiğini düşünmüştüm ama Hakan'dan bir partiye gitmek için hazırlandıklarını öğrendim. Bu saatte! Feza'nın Hakan'a sen git bekletme ben de arkadan geleceğim demesi bundanmış. Yalnız, Feza'nın daha gitmeden içmeye başlamış olması benim için yeniydi. Beraberken bira içmekle ilgili şakayla karışık söylendiği olurdu ancak ağzına alkol sürdüğünü hiç görmemiştim.

Onlar istedikleri yere, istedikleri hard partiye gidebilirlerdi ama ben cevaplarımı almadan hiçbir yere gitmeyi düşünmüyordum.

İçeride gözlerimi her açık tuttuğum an, birbirimize patladığımız anlar aklıma doluşuyordu, şu an o ağır atmosferi solumak insan işi değildi o yüzden ben de bahçenin kenarında hasırdan bir oturma grubu görünce oraya doğru ilerledim.

BU SAATTEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin