51💛

1K 132 316
                                    

Selamlar

2956 kelime

Keyifli okumalar

💛💛💛

Açmıyor, iki saattir tecavüz ettiğim mesaj hanesine bakmıyor. Online bile değil. Bir şirketin yönetim kurulundaysanız telefonunuza niye bakmazsınız. Şirket yanıyor belki! Kasayı açamayınca çelik kutuyu sırtlayıp götürdüler belkİ!

"Aç şunu Mustafa!"

Kendime son diyerek bir kez daha aradım. Kapamak üzereyken karşı taraftan ilk önce bir korna sesi duyuldu. Sonra da okkalı bir küfür.

"Senin eline ehliyet verenin eline vereyim ben!"

Hiçbir şey demeden karşı tarafın daha uzun süren kornasını dinledim. En sonunda Mustafa, İstanbul trafiğine sol şerit devam ederken sakinleşerek bana döndü.

"Pi?"

"Alp Akman kim?"

"İyi valla benden de ne olsun." Burnundan soluyor. Eskiden olsa onunla uğraşmayı en sevdiğim anlar ama şu an değil.

"Çeneyi bırak. Alp Akman kim?"

"Geldi mi yanına?"

"Geldi mi derken?"

"Pi, güzelim... Tüm gün beynimi istatiksel verilerle yakmamışım gibi karşı tarafta toplantıya yetişmeye çalışıyorum. Neyse konu biraz daha açarak anlatabilir misin?"

Kütüphanenin birinde sessizliğimi korumaya çalışarak konuşamayacağımı bildiğimden dersler biter bitmez koşarak yurt odama gelmiştim. Tüm gün Alp Akman ile karşılaşmamak için ayrı bir özen göstermek beni yormuştu.

"Beni uçağa bindirirken bir numara sıkıştırdın elime."

"Haa Alp abi. Eee?"

Alp abi?

"Alp abin kim oğlum senin?"

"Bir şey mi oldu? Neden araman gerekti? İyi misin?"

Mustafa ne koşulda olursa olsun ilk önce beni düşünmen çok hoşuma gidiyor ama iyi olmanın kenarından geçmiyorum.

"Aramam gerekmedi. O buldu beni."

"Kızım n'oluyor anlatsana adam gibi."

Bir an olanlar –daha doğrusu büyük sıçışım- gözümün önünden geçince parmaklarımı göz kapaklarıma bastırıp bunu önlemeye çalıştım. Nafile.

"Sevgili Alp abin bizim okulda bile demiyorum bak, direkt bizim bölüme öğretim görevlisi oluverdi bir anda."

"Aa hiç bahsetmedi."

"Evet, bana da bir sürpriz oldu ki..." Sarkastik cevabıma tepkisiz kaldı.

En son uçakta, Mustafa'nın el yazısıyla gördüğüm isim, iki sene sonra ismin bizzat sahibinin el yazısıyla önümdeki tahtada belirmişti. Ben Alp Akman'ı hiç aramamış, kim olduğunu bile merak etmemiştim. Kendimi Amerika hava sahasında bulduğum andan itibaren o kadar yoğun bir koşuşturma içinde bulmuştum ki kendimi, ufacık bir boşluk olsa ne yapacağımı şaşırmış, kendime bir uğraş bulmuş, derslerden başka bir şey düşünmeden yaşamaya odaklanmıştım. Bunu bugüne kadar başarmıştım da.

"Alp Akman bizim liseden mezun. Bizden bir hayli önce hem de. Babamın burs verdiği öğrencilerden biriymiş, mezuniyet sonrası Harvard'a kabul görmüş. Seninle aynı bölüm."

"Anladım." diyebildim sadece. Devam etmesini büyük bir sabırsızlıkla bekliyorum. Dudaklarımdaki etleri kopara kopara hem de.

"Sen bilmiyorsun, gerçi kimse bilmiyor. Du. Şu ana kadar. O benim üvey abim."

BU SAATTEWhere stories live. Discover now