50💛

1K 133 459
                                    

Selamlar

4077 kelime

Eskiden her yabancı dili orijinalinde yazıp size çevirisini sunarak devam ediyordum ama bildiğiniz üzere Pi artık Amerika'da ve yine bildiğiniz üzere Amerika'da İngilizce konuşuluyor. O yüzden her konuşmayı İngilizce yazıp ardından çeviri yapmak bizi zaman kaybına uğratacak diye düşünüyorum. Demem o ki ben Türkçe şöyle dedi demedikçe karakterler kendi aralarında İngilizce konuşuyor farz edin lütfen. Bak lütfen dedim güzel kardeşim.

Keyifli okumalar

💛💛💛

Amfinin en ardında oturmuş tuttuğum Nümerik analiz notlarını okunabilir hale getiriyordum. Harvard matematik mühendisliği ikinci sınıf öğrencisiydim ve iki koca dönem Profesör Brith'in dersinden sonra yaptığım tek şey buydu. O kadar hızlı anlatıyordu ki herkes eşit derecede hızlı yazmaya çalışıyordu. Ses kaydı alınmasını yasaklamış olması ise işleri hiç kolaylaştırmıyordu. Dinden dine etkisi değişiyor mu bilmem ama en çok beddua alan hocalar arasında ilk üçteydi. İlk dersten iki gün sonra yazdığımı okuyamadığımı anlamak büyük bir yıkım olmuştu. Millete yalvar yakar olup ve yarım yamalak notlar bulmaya çalışmıştım. O yüzden ders biter bitmez, konu bellekte hala tazeyken temize geçiyordum.

"Hey?"

On altı yıldır yazdığım yazımı tanıyamıyorum, lütfen bölmeyiniz. Arkamı dönmeye tenezzül etmeden yazmamı sürdürürken "Ne var?" diye söylendim.

"Brith'in notlarını için sana mı ödeme yapmam gerekiyor?"

Bunu boş amfide yankı yapmasına neden olacak kadar sesli söyleyen salağın yüzünü görmek için arkama döndüm.

Bu salağı tanımıyorum. "Sen kimsin?"

"Aynı sınıftayız. Bugünkü derste iki önünde oturuyordum."

İlgilenmiyorum der gibi omuz silktim. Koca amfiyi tanımak zorunda değilim. Kişisel değil yakışıklı. Evet, bu arada cidden yakışıklı.

"Sen yine de profesörün notlarını sattığımı bu kadar acemice belirtme olur mu?"

Ego dolu gülümsemesi gözlerine ulaşmazken ağır adımlarla iki sandalye ötemde durup kalçasını masaya dayadı. Kollarını göğsünün altında birleştirip göz ucuyla önümdeki sayfalara baktı. Yalnız biraz daha gailesiz olursan notlar yerine parşömen satın alacaksın yakışıklı. Zira ben yazdıklarımı unutma evresine girdim gireceğim.

"Ah doğru ot satar gibi etrafı kontrol ede ede el altından tedarik ettiğini unutmuşum."

Gözlerim kısılırken bir kolumu sandalyenin ardına attım ve oturduğum yerden yönümü tamamen ona çevirdim.

"Nasıl, ne şekilde olduğu neden bu kadar gözüne battı?" gözlerini kâğıtlardan çekip gözlerime çıkardığında bir an afalladı ama çabuk toparladı. Dengesiz gözlerime bakarak sol lensin düşmüş der miydi ki?

Demesin.

"Uyuşturucu satıyorsun sandım ilk."

"Ona da mı ihtiyacın var?" Alaycı tavrım hoşuna gitmiş gibi bakıyordu ama zamanımız yok. Başını iki yana sallayıp gülümsemekle yetindi ve elini kotunun arka cebine atarak cüzdanını çıkardı.

"Sayfa başına mı bilgi akışına göre mi alıyorsun?"

"İkisi de."

Cüzdanı elinde tutsa da yakın zamanda içinden bir şey çıkaracak gibi durmuyordu. En sevmediğim müşteri profili. Para vermeye gönülsüzler...

BU SAATTEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin