62💛

842 131 252
                                    

Selamlar

2033kelime

Keyifli okumalar

💛💛💛

"Gelelim sana Aynştayn. Vatana ihanetle suçlanıyorsun."

Yaşamsal dokularıma ve organlarıma yeterli kan gitmiyordu. Parmak uçlarım karıncalanıyordu, dudaklarımdaki titreme ağzımdaki kurulukla birleşince dilim lal olmuştu. Oturduğum koltukta ufacık göründüğüme eminim.

Tam karşımda oturan Feza, benim yaşadığım şoku çok çok önce yalın bir duyguyla atlatmış gibi durgundu. Şiir Piraye Saygıner bir vatan haini. Bir milli istihbarat ajanı olarak, bu cümleyi kaç kere duymuş ya da kaç kere söylemek zorunda kalmış olabilir?

Benim haricimde bu odadaki herkesin, birazdan bahsedilecek her bilgiden hali hazırda haberdar oldukları rahatlıklarından malumdu.

Tedirgin olan sadece ben, Hakan ve Feza'ydık. Hakan, benim kanımca meslek hayatı boyunca, yüz yüze gelme ihtimali olmadığı bir rütbenin karşısında oturmanın tedirginliğini yaşıyordu. Feza'da aynı durum içinde olsa da sanırım benim duymamı istemediği her şeyin açığa kavuşacak olmasından dolayı rahat değildi. Gerçi belki de ölene kadar benden saklamayı düşündüğü şeyi, çoktan duymuştum.

Benim tedirginliğim ise... Malum vatan hainiydim.

Savaş Hazarlı sağ çaprazımda masanın ortasında konumlanacak şekilde oturmuştu. Masmavi gözleri masadakilerin üzerinde gezinirken, masayı döven sağ parmakları benim kendime gelmemi beklercesine zamanı sayıyor gibiydi.

Şu an Evin teyzenin mutfağında, uyduruk bir vegan yemeğin pişmesini beklerken, kenardaki masada poker oynadığım Savaş amca değildi karşımdaki. Türkiye Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanıydı ve kendileri vatan hainliğiyle suçlandığımı söylüyordu. Normalde bir başkası için bu kadar zahmete girip birebir görüşmeye katılır mıydı bilinmez ama masmavi gözleriyle bana bakarken konunun yeterince ciddi olduğunun farkındaydım.

Panik ve şok dalgasının ritmi yavaşlarken düşünmeden edemedim. Ders notlarını satarak geçinmek, sürekli noodle yiyerek sağlığımla oynamak, uyuyabilmek için hap kullanmak, matematiği bazen kendimden bile daha çok sevmek... Hayatım bu saçma ritimden ibaretti. Amerika'ya geldiğimden beri yaptığım başka bir şey yok. Bunlardan herhangi biri ama hangisiydi vatana ihanet?

Türkiye'den ayrılmadan iki saat önce cumhuriyet savcısı tarafından sorguya alınmış ve iki saat içinde salıverilmiş biri olarak, ihanet olarak adlandırılabilecek tek bir davranış aklıma gelmiyor. Bahsettikleri her neyse, Amerika topraklarında bilemeden bulaştığım bir şey olmalı.

MİT Dış Operasyonlar Başkanlığı Analiz Bölüm Şefi Feza Kandemir...

Buradan sağ salim çıkabilirsem üzerinde düşünürken büyük sinir krizleri geçireceğim başlık MİT bilmemnesi Feza Kandemir...

Gözlerini benden ayırmadan tam karşımda oturan kişi... İki sene önce normal bir ilişki ve hüzünlü bir ayrılık yaşadığımı düşündüğüm basit bir lise öğrencisiyken, şu an bambaşka bir ünvanla, karıştığım her neyse ona müdahil olabilecek kişilerden biriydi.

Feza Kandemir... Vatan haini olduğumu düşündükleri için mi takmışlardı onu peşime? Aynı okulda oluşumuz tesadüf değil miydi? Oluruna bıraktığımı zannettiğim her şey, zaten başkalarınca belirlenen ama benim kendi rotasında olduğunu sandığım şekilde mi ilerliyordu?

Nasıl da saftım... Ulan bildiğin salaktım ben. Yoo yoo öyleyim.

Cumhuriyet savcısı Feza Tümer, iki sene önce beni gözaltına aldırırken, Feza'nın yurt dışında yaptığı şeyler yüzünden ağzımı ararken ve Feza'nın kendi ülkesine ihanet etme olasılığını sorgularken, onun bir MİT çalışanı olduğunu elbette biliyordu. Sanırım o da bir kurguydu. O gün vatana ihanet imalarına gıyabında maruz kalan Feza Kandemir, şimdi ise direkt suçlanan ben Şiir Piraye Saygıner...

BU SAATTEWhere stories live. Discover now