58💛

1.2K 145 355
                                    

Selamlar,

4355 kelime

Keyifli okumalar

💛💛💛

"Valla bir şey demedim."

"Kapa çeneni Hakan."

İlk hissettiğim yumuşak bir zeminde uzanır vaziyette olduğumdu. Boynumun başımı kaldıracak gücü yok gibiydi. Ellerimdeki karıncalanma parmaklarımı kıpırdatmama neden oluyordu ya da biri bileklerimi ovuyordu, farkı kestiremiyordum.

"Ya sana yemin ediyorum sadece merhaba dedim."

"Uğursuz yüzünü gördüğünden oldu."

Yanağımda gezinen tüy hafifliğinde bir parmak hissedince nefesimi tuttum. Hakan uzun bir soluk sonrası "Hâlâ aynı, hiç değişmemiş." dedi. Yanağımda gezinen parmak yavaşlarken Feza'nın "Aynı olan benim. O artık bambaşka." dediğini işittim.

Dinlemek istiyordum, o an duymayacağımı düşünüp kuracakları her cümleyi duymak istiyordum ve bu yüzden ki başta gerçek ama son iki dakikadır sahte olan bayılmamı devam ettirdim.

"Konuştun mu?" Feza'dan ses gelmedi ama cevap yerine olumsuzca kafa sallamış olmalı ki Hakan devam etti.

"Seni affetmedi mi?"

Affetmek mi, Hakan... Oturur sana anlatırım neler olduğunu da helal sana affetme kız diye pankart açarsın.

Feza derin bir iç çekişin ardından iç sesimi duymuşçasına "Affetmesin zaten." dedi. Bundan ne çıkaracağımı bilemedim. Bana yaptığı şeyin bende nasıl bir yıkıma neden olduğunu bildiğini mi? Yoksa affedip affetmememin onda çok bir etkisi olmadığını mı?

"Doktoru mu arasak ya iki dakikayı geçti." Hakan'ın, Feza'nın endişesini tiye alan kıkırtısıyla kalksam mı düşünürken, yanağımı okşayan parmak alnıma dökülen saçları geriye alırken gıdıklandım ve istemsizce burnumu kırıştırdım. Buradan sonra söyleyeceklerini dinlemek için çok şeyler feda edebilirdim ama rol yapmanın da bir adabı vardı. Göz kapaklarımı araladığımda, yanı başımda yanan loş ışığa uyum sağlayabilmek için gözlerimi kırpıştırdım. Feza'nın endişe yüklü bakışları beni karşılarken, lacivert hareleri eskiden olduğu gibi ilk sol sonra da sağ gözümü arşınladı.

"Merak etme bayıldın ama bir yere çarpmadan seni yakaladık." Feza Kandemir'in kapısında eskilerin hayaletlerinden birini gördüğüm için bayılmıştım. Ama Hakan ben hayalet değil, gerçeğin ta kendiyim der gibi orada öylece oturuyordu.

"Merha-"

"Kapa çeneni ahmak herif."

Feza, Hakan'ı anında sustururken doğrulmak için hamle yaptım ama tek yapabildiğim biraz doğrulup sırtımı kolçağa, dayayabilmek oldu. Başımı koltuğun arkalığına yasladığımda derin bir nefes aldım. O kadar uykusuzluğa rağmen daha önce bayıldığımı hiç hatırlamıyorum. Bu ilkti.

"Nasıl hissediyorsun?" Feza'yı cevapsız bırakarak kendime gelmeye çalışırken etrafa bakındım. Ev sade döşenmiş, basit bir evdi. Diğer tüm odalar asma katta olduğundan tavan çok çok yüksekti ve cam tavan sayesinde gökyüzü görülüyordu ki şu an bana huzur veren tek şey bu olabilirdi. Dolunayın haresini sarmaya başlayan koyu renk bulutlara bakıp derin bir nefes aldım ve bakışlarımı yanımdakine çevirdim.

Feza da Hakan gibi smokin giymişti ama o ceketini kafamı dayadığım yere, koltuğun arkalığına bırakmış ve kar beyazı gömleğinin kollarını bileklerine kadar sıyırmıştı. Papyonunun uçları çözülmüş bir şekilde yakasının iki yanından sarkıyordu. İlk iki düğmeyi serbest bırakmıştı. Sol kolunu kaplayan dövmelerine gözüm takıldığında yeni şekillerin ve renklerin varlığını görmek içimde bir şeylerin burkulmasına neden oldu. Benimleyken en sevdiği dövmesi bir deniz feneriydi; belki de diğerleriyle beraber tüm değerleri de değişmişti. Daldığım saçma düşünceler bir an beni rahatsız etti. Koltuğun ortasında oturan Feza, her hareketimi endişeyle incelerken ondan olabildiğince uzaklaşmak için rahatsızca kıpırdandım ve bacaklarımı kıvırıp kendime doğru çektim.

BU SAATTEWhere stories live. Discover now