41

5.1K 246 117
                                    

Yaklaşık Alpay gideli iki hafta olmuştu. Fakat hala gelmemişti. Beklemekten başka çarem de kalmamıştı.
Şu iki hafta içerisinde Görkem'le hastaneye gidip hamile olduğumu kesinleştirmiştim. İhtiyacım olan her şeyi yerine getiriyordu. Borcu ödenemezdi.

"Aç mısın?" Görkem karşımdaki sandalyeye oturup gülümsedi.

"Yemeğin kokusuna bile dayanamıyorum. Midemi altüst ediyor."

"Hamile olmak kolay değilmiş desene." Dediğine gülüp masadaki sudan bir yudum içtim.

"Daha bunlar hiçbir şey. Sadece midem bulanıyor o kadar. Hem daha çocuk bile değil. Mercimek ya da nohut kadar bir şeydir herhalde."

"Beni şimdiden çok yoruyorsun. İleriki zamanlarda Alpay baksın çocuğuna. Bu çocuk masraflı çıktı."

"Gelirse artık. Birkaç gün dedi hala gelmedi. Haber alamıyor musun?"

"Acar işini gizli yapıyor. Haluk kolay bir adam olmayınca bunlara başvurmaları gayet normal."

"Kolay değil. Ama Acar da pes edecek biri değil." Dediğimde kafasıyla onayladı. Hemde hiç öyle biri değildi.

"Ama sana güzel bir haberim var. Umut ve adamlarını arama çalışmaları kesildi. Acar'ın sol koluyla konuştum. Gerekli her şeyi yapacaklarını söylediler." Dediğinde düşündüm. Umut'tan asla beklemiyordum. Her şeyi o kadar iyi niyetli gelmişti ki. O gün o parka gittiğimizde içini döktüğünü sanarken beni kandırıyordu belki de.

"Nihat bu kadar kolay pes etti yani." Şaşırmıyordum. Umut babasının ne kadar boktan biri olduğunu söylemişti. Dedikleri ne kadar doğruydu bilmiyorum ama bu konuda ona inanıyordum.

Kendisinin de babasından bir farkı yok.

Aynen öyle. O gün yaptıkları aklıma geldikçe kendi vücudumu parçalayasım geliyordu.

"Hepsi aynı bokun laciverti. Haluk'un yanında olan kimseye güvenmeyeceksin."

"Haklısın. Böyle bir babanın evladı olduğum için kendimden utanıyorum."

"Senin utanman değil o şerefsizin utanması lazım. Her şeyde kendini suçlama. Onun çocuğu olmayı sen seçmedin ne de olsa."

"Bilmiyorum. Bu işe giriştiğimden beri hep kendimden nefret ettim. Ama bunlar olmasaydı Alpay'la karşılaşamayacaktım."

"Alpay'la yine de karşılaşırdınız."

"Kadere inancın var mı?"

"Kadere değil de Alpay'a inancım var. Seni ilk gördüğünde ilgisini çekmiştin zaten. Fotoğraflarını toplarken bile suratından belli oluyordu. Alpay daha önce kimseye öyle bakmadı. Tabi intikam denen şey her şeyin içine sıçtı." Dediğinde gülümsedim.

"İlk karşılaştığımız zamanı hatırlıyorum. Kendini Sarp olarak tanıtmıştı. Çok gıcığıma gitmişti. Olay yerine girmeme dahi izin vermemişti. Sonra bambaşka biri olduğunu öğrendim. Kötü zamanlarda olsa anıydı benim için." Gözlerim istemsizce dolmuştu. Özlemiştim.

"Alpay birine değer verince geri kalan her şey onun için tamamen boşluğa dönüşüyor."

"Maalesef. Başkalarının dediği değil de kendini mutlu hissettiği bir yerde olmasını istiyorum. Acısını, sevincini, sinirini içinden hiçbir engel olmadan yaşasın istiyorum."

"Geldiğinde yapacaksınız. Bunu biliyorum." Bardaktan son yudumu alıp pencereden dışarı baktım.

"Her şey bittiğinde önümüzde bir engel kalmayacak. O gün hep beraber nasıl bir araya geldiysek bu iş bittikten sonra yine aynı şekilde bir araya geleceğiz."

DUYGUNUN ÖTESİNDE +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin