48

5.5K 292 149
                                    

Onu böyle kabul edebilir miydim? Her şeye rağmen, Alpay olmadan...

"Bunu benden be-" dudaklarıma bıraktığı öpücükle gözyaşlarıma engel olamazken başımı omzuna yasladı.

"Geçmişi hatırlamaya çalışacağım. Sen ve çocuklarımız için." Saçlarıma bıraktığı buseyle kendime gelmeye çalıştım bir süre. Bunu gerçekten yapacak mıydı?

"Söz ver bana." Kafamı omzundan kaldırıp gözlerinin içine baktım. Son kez gözyaşlarımı elimin tersiyle siliyordum. Ellerimi tutup alnını alnıma yasladı.

"Söz veriyorum."

***

Yaşanmışlıklar insana acı veriyordu. İçinde biriken umudun suya düşmemesi için yalvarır hale geliyordun. Tam da o hâldeydim. Her şeyin düzeleceği umuduyla yanıp tutuşuyordum. Onu kabul etmek benim için kolay olmayacağı gibi bu onun için de geçerliydi. Ama Alpay'la aralarında tek bir şey değişmemişti. O da hiçbir şekilde pes etmeyip inatla dimdik ayakta durmalarıydı.

"Emarınızda bir sıkıntı yok Barlas Bey. Gizli kırık olmasına karşı bir endişem vardı fakat gayet iyi durumdasınız. Bu da üçümüz için büyük bir avantaj." Şule'nin dedikleriyle Alpay'a gülümsedim. Halâ bir umut vardı. Yeşermeye çalışan.

"Önceki dedikleriniz dışında yapmamız gereken bir şey var mı?" Heyecanla sorduğum soruya Şule'nin gülmesiyle bende güldüm.

"Yok. Barlas Bey zaten bütün kontrolleri ve desteği almayı kabul etti. Geri kalan iş sana düşüyor Tutku. Anılar." Kafamla onaylar bir şekilde ayağa kalktığımda Alpay da kalktı.
Şule'nin odasından çıktığımızda gözleri gözlerimi buldu.

"Yüzde ikilik ihtimal beni bulur gibi."

"Ha şunu bileydin." Gülüp elini tuttum. Anlamsızca bana bakarken parmaklarını parmaklarına kenetledim.

"Neden bunu yaptığımı sorgulama. Gittiğinde göreceksin." Zemin kata inip morg odasına geldiğimizde ellerimi ellerinden çekmeye çalıştı. Koluna yapışıp hızlıca engel oldum.

"Buraya girmemi bekleme benden."

"Anılar çok önemli detaylar."

"Böyle anının ben ta a-" elimle ağzını kapatıp kapıyı açtım. Genelde içeriye hastanede görevli olan biri dışında başkalarını sokmam yasaktı; fakat umrumda değildi. Tek derdim yüzde ikilik ihtimaldi.

İçeri girdiğimizde gülümseyip elimi ağzından çektim.

"Buranın havası ayrı bir güzel." Dediğimde dalga geçtiğimi sandı. Ama ben ciddiydim. Yaptığım mesleği seviyordum. Kasvet hoşuma gidiyordu.

"Nörolojiye beraber görünmeye ne dersin?" Dediğinde gülüp kapıyı kapattım.

"Benim hissettiğimi hissetmen için sevdiğin işi yapman gerek."

"Ben işimi gayet seviyorum. Tehdit, hakaret, dayak..."

"Duymamış gibi yapacağım." Ünitelerden bir tanesini açtığımda burnuma dolan koku yüzümü buruşturmasa da onun için pek öyle görünmüyordu.

"İyi misin?"

"Burnumun sikilmesinden bahsetmiyorsan gayet iyiyim." Eliyle burnunu kapatıp yanıma gelirken gülmemek için kendimi zor tuttum.

"İçindeki ceseti sana göstermek için açmadım. Kokuyu hatırlaman benim için önemli. Zaten cesetleri görmen yasak." Cesetin üzerindeki örtüyü çıkarmadan ona bakmaya devam ettim.

"Nasıl bir koku?" Sorduğum soruya gülmemek için kendimi zor tutarken o ise bana ciddi misin der gibi bakıyordu.

"Tarif edemeyeceğimi sende iyi biliyorsun. Çürümüş eti andıran ama daha kötü bir koku."

DUYGUNUN ÖTESİNDE +18Where stories live. Discover now