42

5K 254 89
                                    

Hayata dair bir amacı kalmayan insanların kaybedeceği bir şey yoktu. Benim bir amacım kalmamıştı. Yaşam denen şey saçmalıktı. Ben onu kaybetmiştim. Gözyaşlarımı silip her şeyi olması gerektiği gibi yaşamaktansa ölmeyi tercih ederdim.

O öldü Tutku.

"Hastanın durumu iyi fakat dinlenmesi lazım."

Gebermek istiyordum.

Odadan hepsi teker teker çıkarken gözlerimi tavana diktim.

Söz veriyorum. Seni bırakmayacağım Tutku.

Sözünde durmadın sevgilim. Tek başımayım.
Gözlerimden akan yaşı silecek gücüm kalmamıştı. Ölmek istiyordum. Ben dayanamıyordum.

"Tutku." Gözlerim kapıya döndüğünde Nil'in geldiğini fark ettim. Yanıma gelip yatağın ucuna oturdu. Elleriyle gözyaşlarımı silip gülümsedi.

"Sana karşı dürüst olacağım Tutku. İçindeki bu acı hep bir köşede yanmaya devam edecek. Levent ne kadar kötü biri olsa da onu hala seviyorum. Çünkü kalbim hala onun için atıyor. Sana yaptıkları ya da arkadaşına yapmış oldukları...bunları hala kendime yediremiyorum. Ama bu sevgi maalesef her şeyin önüne geçmeye devam ediyor. Eğer hala göz yaşı akıtıp kendimden vazgeçmiş olsaydım büyük ihtimalle hayatımı devam ettireceğimi sanmıyordum. Fakat gel gör ki şu an dimdik ayakta duruyorum. Ve emin ol sen ne kadar kendine zulmedersen karnındaki bebeğe de o kadar yansıyacak."

"Bu çocuğu doğurmak istemiyorum." Artık yaşamak istemiyordum. Kalbim dayanmıyordu. Bu acı dayanılacak gibi değildi.

"Alpay böyle olsun istemezdi. O büyük bir fedakarlık yaptı Tutku. Milyon tane insan için kendini feda etti. Bunu bile bile yapmayı göze alabilecek misin?"

Kafamı pencereye çevirip gökyüzüne baktım bir süre.

Seni sevmiyorum Tutku. İşte bu benden sana söylenen son yalan.

Yalancı.

"Her şey benim yüzümden oldu." Hıçkırıklarım odaya dolarken acıyla bağırıyordum.

"Ölmek istiyorum! Keşke o gün ölseydim! Bu acıyı yaşamak yerine keşke ölseydim! Dayanamıyorum! Lütfen eğer bir dilek hakkım varsa canımı al! Bana söz vermiştin! Geleceğini söyledin! Yalancı!"

...

Gözlerim yavaş yavaş kendine geliyordu. Galiba vücuduma sakinleştirici vermişlerdi. Başımın ağrısının haddi hesabı yoktu.

"Kendine geldin mi?" Duyduğum sesle kafamı sola çevirdim.

"Acar." Ağzımdan fısıltı gibi çıkan isim  duyulmuştu. Hastaneye kadar gelmişti. Ne işi vardı burada?

"Ben koruyamadım onu. O benim yüzümden öldü." Gözlerim yine dolarken saçlarımı okşadı.

"Senin suçun değil. Bütün her şey benim yüzümden oldu. Çok erken davrandım." Dese de kabul edemiyordum.

"Haluk bana bir kez daha evlat acısını yaşattı." Gözlerinden yaşlar süzülürken eliyle yüzünü kapatmaya çalışıyordu. Güçlü kalmaya çalışmak kolay değildi.

"Onu koruyamadım. Eğer biraz olsun intikam duygusuyla yanmasaydım bunlar olmayacaktı."

Bana bu söyledikleri bir şey ifade etmiyordu artık. Karşımda ne söylerse söylesin o geri gelmeyecekti. Bu söyledikleri içimdeki yarayı daha çok kanatıyordu.

"Bunun olacağını ikimizde gayet iyi biliyorduk." Dediğimde gözlerimin içine baktı.

"Onun bu işin peşini bırakmayacağını ikimizde çok iyi biliyorduk Acar! O gitti! Nerede benim sevdiğim adam?! Elimi tutamayacak, çocuğunu eline alamayacak! Her şeyi Haluk'a atmayı bırak artık! Küçüklüğünden beri onu sen böyle yetiştirdin! Kendi intikamın için başkalarını yaktın! Söylesene! En son ne zaman oğluna sarıldın?! Ne zaman onunla adam akıllı vakit geçirdin?! Alpay bu duygulara açken sen neredeydin?! Sen onu sevgiden mahrum bıraktın! Sen onu yaraladın Acar! Sen onun hayatını elinden aldın!" Hala anlayamayacak kadar salak mıydı? Susmuş karşımda duruyordu. Bir cevap vermeyecek miydi? Ama doğru. Verecek bir cevabı yoktu.

DUYGUNUN ÖTESİNDE +18Where stories live. Discover now