GİRİŞ

643 101 44
                                    

The King of kings, salvation brings
Let loving hearts enthrone Him

⚔️

Selamlar!

Sonunda başlıyoruz... Acayip heyecanlıyım

Eklediğim parçaları mutlaka dinleyin. Hepsi birbirinden güzel ve anlamlı...

Giriş bölümü, ilk kitapta sıkça tekrarlanan geçmiş bir olayın ufacık bir kısmına şahitlik etmemizi sağlayacak.

Keyifli okumalar!

⚔️

27 Temmuz 46 İnsan Krallar Çağı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.



27 Temmuz 46 İnsan Krallar Çağı


Havada, bir yaz akşamı sıcağına karışan kan kokusu vardı. Yüzlere kızıl bir gölge düşüren güneş, dehşetin ve yıkımın izlerini gizlemek için ufuk çizgisinin ardına sığınmıştı. Gözden kaybolurken, sarayın fedakâr koruyucularının ruhlarını yanında götürüyor; günler, aylar ve yıllarca anlatılacak bir hikâyeyi daha karanlığa taşıyordu. Şüphesiz, ayaklarının dibinde cansız yatan adam son nefesini verirken bunları düşünmüştü. Tüm insan ırkı bunları düşünecekti. Ancak o, güneşin saklandığına emindi. Kaçmıştı ve yanında hiçbir ruhu götürdüğü yoktu. Dakikalar sonra olacaklardan sakınmak istiyor, bu sefer hikâyenin sözcüsü olmak istemiyordu.

Ve kadın, sırf güneşi dize getirdikleri fantezisini kurmaktan bile müthiş bir haz duyuyordu.

İsyanın yaratacağı etkiyi, intikam ateşlerinden yükselecek azgın dumanları ve yaklaşmakta olan zaferin coşkusunu hissedebiliyordu. Henüz gerçekleşmemişti ancak an meselesiydi. Tıpkı Morlaniar'ın sahte kralının özel bahçesine yaptıkları baskından önce, dökülmek üzere olan kanın kokusunu aldığında olduğu gibiydi. Kılıcının açtığı yarıklardan boşalan kan, bahçenin cilalı taş zemininde yayıldıkça derin bir nefes alacak ve kurumaya yüz tutmadan kendi yansımasına bakacaktı. Sonra diğerine geçecekti ve bir başkasına... Her seferinde çocukluğundan beri beklediği bu intikamın tadını çıkaracak, kokusunu içine çekecek ve izleyecekti.

Sarayın içindeki haykırışları, kralı korumak ve canlarını kurtarmak arasında gidip gelenlerden dökülen panik nidalarını duyabiliyordu. Planlarına öyle güveniyordu ki bahçeye yaklaşmakta olan ayak sesleri yankılandığında arkasına bile bakmadı. Çünkü biliyordu. Hisarda çıkan yangın, bahçeye yapılan baskından sonra sarayın içlerinden çiçeklerin arasındaki dar yürüme yollarına uzanan merdivenlere kimin gelmekte olduğunu biliyordu. Kardeşleri başlarını eğerek kenara çekildiğinde kadın da ölü gardiyanların arasından süzüldü. Koruyucu ekibin lideri olarak bahçenin ortasındaki kadim söğüt ağacının yanında bekledi. Hiçbiri acele etmiyordu, hiçbiri korkmuyordu. Adımları yavaştı, solukları uzun ve silahlarındaki elleri doyumsuz. Merdivene dizilen tanıdık simaları gördüğünde omzunun üstünden arkasında bıraktığı şahesere baktı. Manzarayı sahiplenmek ve ne kadar gurur duyduğunu belli etmek için başını dikleştirdi. Gözleri mağrur bir parıltıyla o kömür karası keskin bakışlara karşılık vermek için bekledi. İlk gördüğü uzun, kaslı bacaklara kadar uzanan kuzguni örgülü saçlar oldu. Adamın saçlarının mermer gibi gergin ve beyaz teniyle olan tezatlığı kutsal bir heykeli çağrıştırıyordu ona. Adam önce kadının arkasındaki manzaraya baktı sonra da o alevi asla sönmeyen bakışlar yüzüne kenetlendi. Merdivenleri bitirdiğinde biçimli dudaklarına yavaşça tatminkâr bir gülümseme yerleşti. Kadın, gururlu ve huzurluydu. Canını acıtan o öfke dinmiş yerine içini titreten bir dinginlik gelmişti.

Adam yüzünü ürkütücü bir zarafetle bahçenin sonundaki dev ahşap kapıya döndü. Ellerini havaya kaldırarak kararan göğe baktı. Uyarı çanlarını, garnizonun ritmine kavuşan adımlarını ve nihayet, zaferin fısıltısını dinledi. Bir süre öylece bekledi. Tek kelime etmedi. Ciğerlerine doldurduğu uzun solukları yorgunluğunu atmak ya da bir süre düşünmek için değildi, kadın bunu biliyordu. O asla yorulmazdı ve bugün derin düşüncelere yer yoktu. Asıl ödüle ulaşmadan önce biraz daha can almak, emeklerinin karşılığını bu sefer sırf kendi zevki için biraz daha geciktirmek istiyordu. Göğe öyle bir bakıyordu ki sanki tanrı ve tanrıçaların da şahitliğini bekliyordu. Yapacaklarını yalnızca tarih yazmasın, en kadim olanlar bile zihninin bir köşesine kazısın istiyordu. Adam gözlerinde aç bir ışıltıyla teker teker, bir yuva, bir amaç, intikam almak için bir şans verdiği isyancılarına baktı. Gür sesi bahçede yankılandığında, kapalı kapının ardındaki kralın da onu duyduğuna emindi kadın. Zanosrit Kardeşliği'nin Yağmacı Prens'i Molzeun'un sesini duyduğunda korkudan titrediğine emindi.

"Bugün, kardeşlerim... Gölgelerin arasında saklanmaktan kurtulacağız. Bugün, kendi elleriyle yarattıkları kıyametlerinin kapılarına dayandığını tüm Thallieos'a duyuracağız. Bugün, bir hainin son nefesini verişine şahit olurken bundan sonrakilerin ise her yalvarışlarının sebebi olacağız. Bırakın bedeli canınız olsun, ödülünüz korkudan tir tir titreyen göz bebeklerine bakmaksa eğer, buna değer. Unutmayın ki, bu daha sadece başlangıç."

Ve kısa bir bölümün sonu!

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Destekleriniz için çok teşekkür ederim.

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere...

Sizi seviyorum

Instagram:
@kaninsarkisi
@onemacikgoz

Zalim Ruhların Dansı (Kanın Şarkısı Serisi 2)Where stories live. Discover now