20.Bölüm: ADI YIKIM OLACAK

357 54 26
                                    

"Adı Yıkım Olacak"

We're not stopping
Until the rivers run red

⚔️

Kızıl çöl onu ufacık bir karıncaymış gibi yuttu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Kızıl çöl onu ufacık bir karıncaymış gibi yuttu. Artık çığlık atmıyordu, nefes almaya çalışmıyor, kum taneciklerinin boğazına dolmasına ve neredeyse boğmasına izin vermiyordu. Gölgeler, onun yerine çığlık atıyor. Sanki adına şarkılar yazıyor, ağıtları kükrüyordu.

Kızıl Topraklar'ın bir parçasıymış gibi içine hapsolan bileklerini çekiştirmek bir yana usulca kâbusun bitmesini bekliyordu. Kızıl taneler, parlak toz parçaları gibi kirpiklerine karışıyor, sıcak rüzgâr kana bulanmış gibi duran ağaç dallarının arasından esiyor, yaprakları şahlandırıyordu.

Yer, derinliklerden gelen art arda gümlemelerle sarsılmaya, toprak acı çekiyor gibi titremeye başladığında yalnızca bir kâbus mahkûmu olarak iç çekebilmişti.

Zamanlamaya alışmıştı. Çektiği nefesinin yarısını vermemişken, kalbini ikiye bölüp sonra da paramparça eden bir ağrıyla uyanıyordu.

Kaldı ki, Kızıl Topraklar'da gerçek Rubueres ile tanıştığında kâbuslarındaki korku yavan gelmeye başlamıştı.

Ciğerlerindeki havayı üflerken gözlerini kapattı. Acıya göğüs germedi. Onu almak için bekledi.

Yarı nefes geçti ama kalbinde tek bir sızı bile hissetmedi. Durdu, gözlerini açmadan kaşlarını çattı. Nefesini tuttu.

Rüzgâr durmuştu. Sıcaklık yok olmuş, kulaklarında yankılanan gümleme kesilmişti. Parmaklarını hissedebilmenin verdiği şokla gözlerini açtı ve hapsettiği kalan nefesini de aynı anda verdi.

Siktir.

Bu daha önce hiç olmamıştı.

Hâlâ kızıl toprağın üzerinde dizlerinin üzerine çökük bir halde duruyordu. Serbest kalan ellerine, küçük kırmızı taş parçaları batıyordu.

"Bu iyi değil," diye kendi kendine mırıldandı Annarithel. "Bu hiç iyi değil."

Hâlâ tek bir parmağını bile oynatamayacak kadar bitkindi. Ama başını kaldırıp, karşısındaki korkunç bir açıyla duran ağaçlara bakabildi. Bunu hiç yapamamıştı. Göğsü titredi, midesi buz kesti. Sanki... Sanki bir kraterin içindeydi. Başını bulunduğu derinlikten yukarıya doğru kaldırdığında gözleri büyüdü. Kraterin ağzından, dibine kadar sanki toprak içe doğru gevşeyip bükülmüş ve orman bu gevşemeye uyum sağlamıştı. Kızılla kaplı ağaçlar, otlar ve garip çiçekler toprakla birlikte kraterin ağzına doğru yana yatmıştı. Boynunu iyice geriye doğru yatırdı ve kraterin büyük bir dalga gibi, ağzını hafifçe aralamış dev bir yaratık gibi küçülen ucuna baktı. Ağaçlar en tepede resmen baş aşağı duruyordu.

Zalim Ruhların Dansı (Kanın Şarkısı Serisi 2)Where stories live. Discover now