27.Bölüm: ZİNDAN

355 53 86
                                    


"Zindan"

Reaching you is my destiny, time is my only enemy
I will never give up, fighting until the end of me

Reaching you is my destiny, time is my only enemyI will never give up, fighting until the end of me

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Birkaç saniye önce ıstırap dolu bir hiçliğin içindeydi. Ne rüya ne kâbus ne de gerçeklik. Hiçbir şey görmüyor yalnızca derisinin altında binlere örümcek dolaşıyormuş gibi hissediyordu.

Zaman kavramını yitirdiği boşluktan, ansızın bir suyun içine düşmüş gibi çıktığında kulaklarındaki uğultunun arasından mırıltılar da eşlik etmeye başlamıştı.

Sonsuz alevler arzuna boyun eğer,

Rüzgâr parmaklarına dolanır, şimşekler çakar, yağmurlar yağdırır,

Nefes almayı, ciğerleri yandığında hatırladı. Biri saçlarını kavradı. Başındaki keskin acıyı hissetti. Sudan çıktı ve damlalar ağzına dolarken öksürüklerle nefes aldı.

Mırıltı, sözlere döndü.

Yıpranmaz, eğilmez, bükülmez ruhunu su yansıtır,

Toprak ayaklarının altında, kalp atışınla kıvrılır...

Annarithel her bir kirpiğine ağırlıklar asılmış gibi gözlerini güç bela aralarken bu histen nefret etti. Sırılsıklam olmuş beyaz saçlarından bedenine şarıl şarıl sular akıyor başının önünde duran su teknesine damlıyordu. Ağzı zımpara gibi kuru, boğazından iç organlarına kadar yakıcı bir serinlik vardı. Odunla doldurulmuş, saatlerce yanmış daha sonra geriye yalnızca külleri kalmış bir ocak gibi.

Bir el çenesini mengene gibi kavrayıp, başını kaldırdığında iliklerine kadar sızmış bitkinliğe rağmen o lanet parmakları dişlerinin arasında parçalamayı denedi.

Önündeki biçimsiz gölge küfrederek hızla uzaklaştığında Annarithel gülümsedi. Ağzındaki metalik tadı da o zaman aldı. Kanı tükürmeyi denedi ama onu da beceremedi. Çenesinden süzülürken yüzünü ekşitti.

Duvardaki derin nişe yerleştirilmiş tek bir mum sayesinde aydınlanan küf, demir ve buram buram zehir kokan bir hücrenin içindeydi. Hiç zorlamasına gerek kalmadan acı, tatlı zehir karışımlarının kokusunu alabiliyordu. Gözü yanında duran, etrafa saçılmış yulaf lapasına kaydı. Ne zaman yedirildiğini bile hatırlamıyordu.

Eğik boynunun görüş açısında olmasa bacaklarının artık ona ait olmadığını hissetmesi işten bile değildi. Çıplak ve ayak bileklerinden duvardaki gevşek kancalara zincirliydi. Kollarını hafifçe oynattı, şıngırtı kulaklarında yankılandı.

"Sikik prensini diriltmemi istiyorsun, sonra beni iç organlarımı çürütecek kadar zehre boğuyor ve bir hücreye atıyorsun. Ölmemi engellemek için de boktan bir ninni mırıldanıyorsun," diye fısıldamaya çalıştı Annarithel. Sözlerinin bir kısmını boğazındaki acı yutmuştu ama yutkunarak devam etti. "Peri masalında yaşadığımızı bilmiyordum. Sırada ne var? Tutkulu bir öpücük?"

Zalim Ruhların Dansı (Kanın Şarkısı Serisi 2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin