38.Bölüm: YILDIZLARDAN BİLE ESKİ BİR KEHANET

414 41 154
                                    

"Yıldızlardan Bile Eski Bir Kehanet"

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


"Yıldızlardan Bile Eski Bir Kehanet"

Şifacı odasını terk ettiğinden beri bu tamı tamına üçüncü istifrasıydı.

Bedeninde, organlarında ya da zihninde bir hastalık yok.

Su teknesine kollarını doladı ve alnını ellerine dayadı dermansız bir iç çekişle.

Ruha şifa zordur ama bunu deneyemiyorum bile. İzin vermiyorlar. Öfkeli bir duvar gibiler ruhunun etrafında. Aşmak mümkün değil.

Kol içlerindeki soluk yarıklara benzeyen izlere baktı, "Başıma ekşiyeceğinizi bilseydim sadece boğazınızı keser, karınlarınızı yarar ve kalplerinizi sökerdim," diye tısladı Annarithel, "Sen hariç Rigel."

Aslında bildiği ama umursamadığı gerçeğini bir kenara attı. Başını tekneden ayırmıyordu ama etrafında silikçe dalgalanan kırmızı sicimleri seçebiliyordu. Habis hastalığı ortaya çıktığından beri ruhlar fazla görünmüyor ya da çok nadiren fısıldamak dışında bir varlık belirtisi göstermiyorlardı. Bir şekilde astral boyuta geçip Enhrecha'yı gördüğünden beri, tanrıçası ruhları defettiğinden beri intikamlarını içeriden alıyorlardı. Rigel ise sessizdi. Fazla sessiz.

Doğrulduğunda beli neredeyse çatırdamıştı. Homurdanıp yarısı kırık aynanın karşısına geçti. Şifa bedenine iyi geliyordu, kehribar gözleri sıvı altınlar gibi ışıldıyor, dudaklarının ve teninin rengi canlanıyordu. Kar beyazı saçları bile sanki biraz parlıyordu. Ama kanı biliyor ya, hiç iyi hissetmiyordu. Rhyvar bu halini görmemeliydi. İnsanlarla erzak tedariki, müttefiklerinin yolladığı mektuplar, Thallieos'un dört bir yanında yaşanan kargaşalar ve her geçen gün dibini görmeye yaklaşan fonları ile ilgili bir toplantı yapmak için erkenden yataktan çıkmıştı. Geri dönene kadar, yola koyulana kadar toparlanması gerekiyordu Annarithel'ın.

Eşi, çok ince bir sınırdaydı. En ufak bir belirti daha görürse, elini kolunu bağlayıp Eflatun Cadı Çayırlarına gitmek için onu bir portala fırlatabilirdi.

Üzerindeki pis koku Rhyvar'ın bir tazı gibi koku alan iblis burnuna değmesin diye, yaseminli esansları her yerine boca etti. Omurgasını dik tuttu. Saçlarına parmaklarını geçirerek geriye doğru taradı ve yüzüne kırılmaz Kan Avcısı ifadesini giyindi. Artık geçmişte olduğu gibi kendisini bir Kan Avcısı olarak görmeye devam edecekti. Cise ile yaptıkları konuşma onu epey etkilemişti. Annesinden kalan bir hak, bunu seve seve kabul ederdi.

Callidus ağırbaşlılıkla yanına geçip, kalçalarına bedenini yasladığında tilkinin başını okşadı. Yoldaşının dik kulaklı, güzel yüzlü aksine baktı. Yaralı gözünü görmek içini yakıyordu. Çenesi kasıldığında içinden bir intikam yemini daha geçirme gereği duymadı. O günün geleceğini herkes biliyordu. Molzeun da, Katrileah da, Kael ve Luna da....

Tilkinin burnuna bir fiske attı. "Aslında böyle daha belalı görünüyorsun."

Yoldaşı, neredeyse homurtuya yakın bir ses çıkardığında sırıttı.

Zalim Ruhların Dansı (Kanın Şarkısı Serisi 2)Where stories live. Discover now